BDDK başkanı Tevfik Bilgin ilk mülakatını Yeni Şafak gazetesine verdi. "Gerçek bankacılık şimdi başlıyor" diyen Bilgin, hazine kağıtlarına yatırım yaparak para kazanan bankacıların artık çantalarını alıp Anadolu'ya gitmek zorunda olduklarını söylemiş ve "Başka türlü, bankaların ayakta kalmaları zor" demiş. Geçmişte hasbelkader bankacılık deneyimim oldu. Hatta elde çanta, en doğudan en batıya kadar Türkiye'nin dörtte üçüne en azından bir defa gittim. Şimdi de sektörden çok uzak değilim. Bankacılar, işim gereği sürekli irtibat içinde olduğum bir kesim. Bilgin'in söyleşisini bu nedenle bankacıların gözüyle okumaya çalıştım. Katıldığım bir çok nokta var. Mesela bugüne kadar lisans verilirken hassas davranılmadığı konusunda çok haklı. Hatırlarsınız 2000'e kadar bankacılık sektörüne girmek çok kolay ama çıkmak çok zordu. Oysa tersi olmalıydı. Bankacılık yasasının çok sık değiştirildiği ve karmaşık hale getirildiği de doğru bir tespit. Ama "gerçek bankacılık" konusunda söylemek istediklerim var. Hazine bonosu alan bankalara suç işliyorlarmış gibi bakmak büyük haksızlık. Kaldı ki bugün aktifine oranla en fazla hazine bonosu taşıyan bankaların kamu bankaları olduğu unutulmamalı. Eğer hükümetler gelir ve giderini doğru dürüst ayarlayabilseydi Hazine, borçlanmak ve bankalar da hazine kağıdı almak zorunda kalmazdı. Hazine borçlandığı sürece onun çıkaracağı borçlanma kağıdını birileri almak zorunda. Bakkallar bu işi yapamayacağına göre iş bankalara kalıyor. Üstelik düzenlemeler ve realite de bunu gerektiriyor. Hazine bonolarının getirileri cazip, vadeleri elverişli üstelik parayı kredi olarak kullandırmaya göre daha düşük sermaye gerektiriyor, daha yüksek getiri sunuyor. Bugün bir banka topladığı mevduatla hazine kağıdı alırsa sıfır sermaye yeterliliği var ama aynı parayı kredi kullandırırsa yüzde sekiz. Galiba BDDK'nın oturup "gerçek bankacılık"ı güzelce tanımlaması gerekiyor. Ardından da kafasındaki bankacılığın yapılabilmesi için gereken düzenlemeleri yapmalı. Bankalar sosyal amaçlarla kurulmuş birer vakıf değiller. Her biri sermayedarlarına karşı sorumlulukları olan kar amaçlı birer işletmedir. BDDK'nın ve yasanın çizdiği çerçeve içinde kazanç gördüğü alanlara girerler. Bunu yapmayan bankacı işinden olur, doğrusu da budur. "Anadolu'daki firmaya kredi açmak" herkese hoş gelen bir söz. Eminim, para satabilmek için kıvranan bankacılarda aynı fikirdeler. Ancak yeni düzenlemelerden sonra bankalar, kaynakları olsa dahi rahatça kredi açamıyorlar çünkü ciddi kısıtlamalar var. Ayrıca bankalar gerçek bankacılık yapacaksa ortada kredi verecek gerçek ve sağlam bilançolar olmalı. Oysa bugün birçok firmanın doğru dürüst bilançosu bile yok. Böyle bir firmaya kredi açan bankacı bunun hesabını daha sonra nasıl vereceğini de düşünür. Sözün kısası; gerçek bankacılık bankalardan çok BDDK'nın ve ekonomik istikrarı sağlaması gereken hükümetin elindedir. Onlar çerçeveyi çizecek, bankalar ise buna göre davranacaklar. Eğer bir bankanın hazine kağıdı nedeniyle ciddi bir riske maruz kaldığı düşünülüyorsa onu uyarmak ve gerekli tedbiri almak da BDDK'nın görevidir.