Geçen haftaki "Ziraat ve Halk ayrılıyor mu?" başlıklı yazıya bazı tepkiler aldım. Tepkilerin çoğu yeniden yapılandırma öncesi bu bankalarda çalışan ancak daha sonra diğer kamu kurumlarına gönderilenlerden geliyor. "Bizler Halkbank ve Ziraat Bankası'nda özelleşecek diye sözleşme imzalamayıp, bankacılıkla alakası olmayan başka kurumlara geçmiş personelleriz" diyen bir eski Halkbank'lı sormuş: "Bizlerin gitmesiyle eğer bu bankalar rahatladı ve amaçlar belli ölçüde gerçekleştiyse neden hala özelleştirme yapılmadı?" Neden gitmişlerdi? Kamu bankalarının yeniden yapılandırılmaları sürecinde çalışanların önüne iki seçenek konuldu. Ya özel sektör statüsünde daha yüksek maaşlarla sözleşmeli ancak devlet memur olma güvencesinden yoksun çalışacaklar ya da diğer kamu kuruluşlarına aktarılarak 657'ye tabi memur statüsünde kalmaya devam edeceklerdi. Yeniden yapılandırma döneminde Halkbank'tan ayrılan 7,000 ve Ziraat'tan ayrılan 14,000 kişinin neredeyse yüzde 90'ı tercihini memur statüsünde kalıp diğer kuruluşlara gitmekten yana kullananlardı. Tercihi gitmek olan eski bir Halkbank'lı "Sunulan teslimiyetçi sözleşmeler, bankalar özelleşecek diye kişileri istemeyerek başka kurumlara gitmek zorunda bıraktı" diyor. Krizden geçen ve iş bulmanın zor olduğu bir ülkede bu yönde tercih yapmak anlaşılabilir bir şey. O dönemde bankanın kısa sürede özelleşeceği ve bu süreçte işlerini kaybedecekleri korkusuyla binlerce çalışan daha düşük maaşla da olsa kamuda kalmayı tercih etti. Dönmek istiyorlar Eski Halkbank diyor ki. "Emekliliği gelenler korkmadan sözleşme imzaladı, bankada kaldı. Bizler o kadar korkutulduk ki, garantimiz olsun diye sözleşme imzalamadık. Ama hala hiçbir şey olmadan devam ediyor. Bu da bizi çok rahatsız ediyor.Biz mi sığamadık bankamıza diye." Bu insanların bir kısmı gittikleri yerlerde hoşnut kalmadılar ve dönmek istiyorlar. "Ben Ziraat Bankası'nda şubelerde ve genel müdürlükte olmak üzere 10 yıl çalıştım. Yetişmiş bir bankacı olarak şu an devletin mesleğimle hiç alakası olmayan bir başka kurumunda görev yapmaktayım" diye yakınan bir okur "Ziraat çoğunluğu gençlerden oluşan bir kadroyu kaybetti. Sözleşmeyi emekliliğine 2 yıldan az kalan, hatta emekliliğini dolduranlar imzaladı. Şimdiki kadro yaşlı. Emekli olacak. Yeni çok elemana ihtiyaç var" diyerek geri dönüşlere imkan verilmesini istiyor. Altını çizmek lazım: Bu insanlar kendi istekleriyle gittiler, zorla gönderilmediler. Bence Ziraat ve Halk'ın "Bunlar bizi istemeyip, gittiler. Biz de onları istemeyiz" diyerek kapıyı tümden kapatması yanlış. Eğer bankalar, yeni personel ihtiyacı içindeyse (ki yöneticilerin beyanları bu doğrultuda) ve faydalı olacaklarına inanılıyorsa, gidenlerden dönüp sözleşme imzalayarak çalışmak isteyenlerden uygun görülenler dönebilmeliler. Çünkü bunlar, aylar süren eğitimlerle sağlanamayacak kadar çok deneyime ve bilgiye sahipler. Sıfırdan adam alıp yetiştirmek bu kişilere kapıyı aralamaktan daha maliyetli olabilir. Ancak dönenlerin 657 değil yeni statüde olmalarına dikkat edilmeli çünkü ikili yapı yaratmak bugüne kadar sağlanan tüm iyileşmeyi tehlikeye atar. Ziraat ve Halkbank'ın bu insanlara kulak vermesinde fayda var...