| |
|
|
Moskova Moskova olmaktan çıkıyor..
O güzelim Arbad sokağı bile ne hale gelmiş.. Buram buram Rusya olan Arbad'da, fast foodcuların, pizzacıların ne işi var?.. Eski Arbad'ı hatırladım.. Rus folkunun, Rus kültürünün, Rus yaşamının içine düşerdiniz adım attığınızda.. Şimdi de buram buram kokuyor.. Batılı, turistik, plastik, sahte Rusya.. Vay vay vay.. Hele Yeni Arbad.. Arbad'ın önündeki geniş cadde.. Orası iyice Rus olmaktan çıkmış.. Kumarhaneleri, gece kulüpleri, dünyanın en ünlü markalarının adını taşıyan dükkanları ile Las Vegas oluyor.. Nevada çölleri yerine, bu defa Rusya steplerinde bir Vegaski doğuyor.. Ben Moskova kadar hızla değişen bir şehir az gördüm.. O kadar çok gittim ki, 24 yıldır, artık avcumun içi gibi bilmem gerekir.. Hayır.. Her defasında, ilk defa geliyormuşum gibi oluyor.. Hiçbir yeri tanımıyorum.. Kızıl Meydan, oradaki benim ilk göz ağrım 12 bin yataklı dev otel Russia, yanında Korkunç İvan'ın ünlü rengarenk dokuz kubbeli kilisesi.. Hani, Çar, iş bitince bakmış, öyle beğenmiş ki, çağırmış mimar ve ustaları yanına.. "Bundan bir tane daha yapabilir misiniz" demiş.. Gururla, heyecanla "Yaparız" diye bağırmışlar hep bir ağızdan.. "Yapmayın o zaman" demiş Çar.. Ve de yapmasınlar diye gözlerini oydurmuş.. İşte o.. Bir de tabii Lenin'in mozolesi.. 24 yıldır gidemediğim iki yer vardı Moskova'da.. Biri Bolşoy.. Biri Lenin'in mozolesi.. İkisine de gittim bu defa.. Lenin'e önündeki uzun kuyruklar yüzünden varamamıştım. Bu defa kuyruk yoktu, ama cebimde fotoğraf çeken makine vardı.. O yüzden giremiyordum az daha.. "Makineyi bırak gel" dedi, polis.. Bre aman, nereye, nasıl.. Ayşıl dedi ki, "Ben kaç defa geldim buraya.. Telefonu bana ver, git. Ben çıkış kapısında beklerim.." Nihayet girdik.. Lenin camlar altında uyur gibi yatıyor.. İçini iyice boşaltıp, deriyi bir şekilde koruyorlar.. Hani doldurulmuş kurtlar, aslanlar, geyikler vardır, onun gibi.. Ben "Canlı gibi" dedim.. Mihmandar Olga "Ben 25 yıldır gelirim. Giderek bozuluyor" dedi.. Ruslar burayı Kabe gibi gezerlerdi.. Kuyruk ondan bazen kilometreyi bulurdu. Bu defa bir avuç turisttik.. Moskova'daki değişiklik sadece binalarda değil yani.. Bir de o Moskova Oyunları'na simge olan hepsi ayni mimari 9 bina vardı, Stalin'in dev bina merakı için yaptırılan.. Biri Dışişleri Bakanlığı, biri Ukrayna Oteli (Ki dökülüyormuş) ötekiler sosyal mesken.. İşte her nasılsa kalmış bu birkaç simgeyi görmesem "Beni Moskova diye bir başka kente getirdiler" deyip çıkacağım.. Bu Glasnost, peresteroyka mı her neyse en çok Moskova'ya yaramış. Kent cehennem hızı ile gelişiyor.. Gelişiyor da, iyi mi oluyor bilmem.. Moskova, Moskof olmaktan hızla çıkıyor.. İşin bizimle ilgili yanı.. Moskova Avrupa'nın en pahalı kentlerinden biri olmuş.. Diesel'den Dior'a her marka en pahalı burada satılıyor.. Amma.. Sa- tı- lı- yor!.. Satılıyor ki, bu eşşek yükü dolarla kiralar ödeniyor.. Yani Moskova'da bu en pahalı markaları alacak bir insan kalabalığı yaşıyor.. Ve de bunların hiçbiri ucuz Çin mallarına bakmıyorlar bile.. Yani.. İşte örnek meydanda.. Çin'den korkmanın anlamı yok. Yeter ki iyi mal yap.. Satarsın.. Türkiye, ucuz Çin mallarının cirit attığı Rus pazarına 10 milyar dolarlık mal satıyor yılda.. Biraz organize, biraz akıllı olsak, 30 milyara vurması işten değil.. 6 sene önce, sıfır satan Osmanbey tekstilcileri, bu Türkel Fuarları sayesinde, 3 milyar dolara varmışlar.. 250 milyon nüfuslu Rus pazarı buysa, 1.5 milyarlık Çin pazarının bize açılışını düşünün.. Türkiye, başta Rusya, Türk Cumhuriyetleri ve Çin üzerine yoğun bir "Doğu Ticaret Müsteşarlığı" kurmalı.. Devlet parmak oynatmazken bunlar oluyor.. Biraz destekle mucizeler yaratılır.. Mucizeler.. Aptalca bir kararla kumarhaneleri kapatıp Rusya'dan bedava akan dolarları kestik.. Bari tekstile sahip çıkalım, kucaklayalım, destek olalım!..
|