| |
|
|
Sabah'ın önü..
Bir hafta sonra, dün sabah gazeteye girerken utandım.. Hani o patlamalar sonunda, Nasrettin Hoca türbesi saksıları koymuştuk ya, kapının önündeki cebe otomobil yanaşmasın diye.. Hani "Hiçbir şey olmamış gibi devam etmek. Terörle savaşın yolu bu" diye millete yol gösterirken, Barbaros Bulvarı gibi bir ana arteri tıkama pahasına, güya binamızı güvene almıştık. Ne var ki binanın alt yanını işgal eden İş Bankası'nın önü boş.. Oraya yanaşmak serbest.. Anlayın "Güvenlik" denen şeyin nasıl göstermelik ve içimizdeki korkunun nasıl dehşetli olduğunu.. Bu binada daha evvel Paşabahçe vardı. Ayni işi zincirle yapmaya kalkmışlardı.. Yazmıştım. Bir günde zincirler yok olmuştu. Eee.. Sabah ile Paşabahçe'nin farkı da olacak tabii.. Trafik polisleri Sabah'a gelenler indi bindi yapsın diye açılan cebi kapayan saksılara göz yumuyorlar. Biz de caddenin ortasında indi bindi yaparak akan trafiğin yolunu kesiyoruz. Pazar günkü Vatan'ın manşetini hatırladım.. Bir daha kızardı yüzüm.. "Kıskandıran dayanışma/ 11 milyon İspanyol meydanlara çıkıp teröre karşı tek yumruk oldu, biz hep evlerimize çekilip teröre boyun eğdik./ Terör protestoları biz ve onlar arasındaki farkı ortaya koydu. Türkiye terör saldırılarının ardından sokağa çıkmaya çekindi. İspanya'da halk ve devlet kenetlendi. 11 milyon sokaklara aktı. Peki bu farkın sebebi ne, bizde ne eksik?.." Ne mi eksik?.. Bizim için ne demiş şair?.. "Neler yapmadık bu vatan için.. Kimimiz öldük.. Kimimiz nutuk söyledik.." Ya da saksı diktik işte..
|