| |
Talan dönemi başladı kente sahip çıkalım..
Listeler açıklandı, adaylar belli oldu.. İstanbul gibi büyük kentler için talan dönemi de başladı.. Çünkü Türkiye yerel seçim havasına girdi.. Kimi orman arazisini yağmalar.. Kimi kaçak kat çıkar.. Kimi hazine arazisini işgal etmeye çalışır.. Seçim dönemlerinde herkes kenti bir yerinden didiklemeye başlar.. 30 yıldır, 40 yıldır bu böyle.. Artık yerel seçim geleneği oldu.. Suçu hep siyasilere atarız ama aynaya bakmak hiç aklımıza gelmez.. Siyasileri aklamak için söylemiyorum.. Onlar siyasi rant uğruna gecekonduların kentlerin etrafını sarmasına izin verdiler.. Ormanların yakılarak arazi üretilmesine göz yumdular.. Bu kadar kötülüğü de sırf oy için yaptılar.. Bir oy daha fazla alıp beş yıl o koltukta oturmak için kentleri katlettiler.. Sonunda hiçbir özelliği olmayan, birbirinin benzeri, yeşil alandan yoksun, birbirine yapışık binalardan oluşan gri sokaklarla kaplı bir kent ortaya çıktı.. İstanbul'un çevresine bir bakın.. Son 30 yılda ortaya çıkan yeni mahallelerin İstanbul'la bir ilgisi var mı? Gidin Yeni Bosna'ya.. Burası İstanbul diyebilir misiniz? Hayır.. Yeni Bosna bir örnek.. İstanbul'da bunun gibi o kadar çok yer var ki.. Hiç bir mimarı özelliği olmayan, binasını her müteahhitin kendi kafasına göre kurduğu o kadar çok semt var ki.. Belediye hiçbir plan program yapmamış.. Kenti tasarlamamış.. Üzerinde düşünmemiş.. Müteahhitlere teslim etmiş.. Onlar da buldukları araziye, apartmanları diledikleri gibi kondurmuş.. Ortaya devasa bir kent çıkmış.. Seçim öncesi hızla yapılan gecekondular, seçim sonrası apartkonduya dönüşmüş.. İstanbul bu yöntemle büyümüş.. Kentin girişlerine şöyle tabelalar yazsak yanlış olmaz: 'Bu kent müteahhitlerin eseridir. Kentin planı ve yapımı onlara aittir.' İstanbul'a gelen uçaklar bazen Sarıyer tarafından girer, Boğaz'ın üzerinden geçerek Karadeniz'e yönelir, oradan dönüş yaparak İkitelli üzerinden havaalanına iner.. Böyle bir uçuşa denk geldiğinizde aşağıya bakın.. İnanın gözyaşlarınızı tutamazsınız.. Gördüğünüz, bu doğa harikası kenti ne hale getirdiğimizin fotoğrafıdır.. Belediye başkanları, politikacılar göz yumdu ama talanı bizler yaptık.. Kenti bu hale biz getirdik.. Demek ki yaşadığımız kenti sevmemişiz.. Ne kenti yönetmeye talip olan belediye başkanları sevmiş ne de içinde oturan bizler.. Sevseydik, plan program nedir, bilseydik.. Şehircilikten anlasaydık.. Burası bizim deseydik.. İstanbul dünyanın en güzel kenti olurdu.. Yeşillikler içinde, ormanlar arasında yaşardık.. Bütün çabamıza rağmen İstanbul hala çok güzel.. Ama kabul edelim ki, sadece öngörünümü güzel.. Boğaz'a, tarihi yarımadaya uzaktan bakışı güzel.. Yoksa kentin arka yüzü dökülüyor.. Ön yüzü doğanın armağanı, arka yüzü bizim seçimimiz, bizim tercihimiz.. Önümüzde bir seçim daha var.. Umarım bu kenti biraz daha talan etmeyiz.. Biraz daha çirkinleştirmeyiz.. Orman Bakanı Pepe, orman katliamına karşı müdürlerini uyarmış; '29 Mart'a kadar uyumayın' demiş.. Kutluyorum.. Ama polisiye önlemler bir yere kadar işe yarıyor.. Önemli olan yaşadığımız kente hepimizin sahip çıkması.. Bu kent bizim diyebilmemiz.. 29 Mart'a kadar hepimize görev düşüyor..
|