|
|
|
|
|
|
Başka türlü bir aşk gazetecilik
Ne dişiliğini öne çıkardı ne de ilişkilerini... Sadece yazdı. Babıali'de başlayan meslek hayatına İkitelli'de aynı ilkelerle devam eden Azize Bergin, kırgınlıklarını unutmak için anılarıyla yüzleşmeyi seçti.
İkitelli gazeteciliğinde yaşanan olağan krizlerden biriydi yine... Genç müdürü başka bir gazeteye transfer olmuş, geçiş döneminde sıkıntılı bir bekleyiş içine girilmişti. Bir yandan ona verilen köşede oturup kendisinden iş istenmesini bekliyor bir yandan da olan bitene anlam vermeye çalışıyordu.
Arkada bıraktığı 50 yıl geçti bu sürede gözlerinin önünden. 17 yaşında nerede olduğunu bilmeden Babıali'yi arayışını, koleji bırakıp gazetede çalışmaya başlamasını, ailesinin gazeteciliğe karşı çıkışını, aşık olduğu kemanına veda edişini, dolmakalemle başlayıp bilgisayara kadar geçen sürede hiç durmadan yazmaya devam edişini...
Rüzgar gibi geçen yıllar boyunca nelere katlanmış, ne fırtınalar atlatmıştı. Ama bir gün ara vermeyi, durmayı, pes etmeyi düşünmemişti. Belki içinde bulunduğu belirsizlik de aşılırdı ama bu köşeye itilmişlik, çok kırmıştı onu. O eski günlere dönmek istiyordu. Gelecek kaygısı olmadan çalışıp, durmadan yazdığı, haber yaptığı günlere dönmek... Gözlerini yumdu ve "Bana göre iş var mı?" sesini duydu kulağında...Yine o 17 yaşındaki Azize Bergin'di sanki. Babıali yokuşunu heyecanla çıkan genç kız... "Bana göre iş var mı?" diye soruyordu kapısını çaldığında karşısına çıkanlara... Şaşkın şaşkın bakıyorlardı konuştuğu insanlar. Ona göre iş yoktu ilk uğradığı gazetelerde ama nihayet "sabah işe başlayın" dediler Akın gazetesinden. O günden itibaren gazeteciydi artık, hiç aklında yokken gazeteci olmuştu. Ne ailesi ne okulu önemliydi...
DİŞİLİĞİMİ DÜŞÜNMEDİM BİLE Arkasında kimse yoktu. Birilerinin yakını olduğu için alınmamıştı işe... O yıllardaki 3-5 kadın gazeteciden biriydi. "Ben, Necla Berkan, Aysel Okan, Meral, Vasfiye Özkoçak vardı. Yine de ben kendimi hiç kadın gazeteci diye düşünmeyi aklımın ucundan bile geçirmedim bunca yıldır. Ne dişiliğimi öne geçirmeyi düşündüm ne cazibemi." Oysa artık öyle düşünmüyor ne yazık ki... "Ama bugün durum farklı" diyor kitabında "Gazeteciliğe tutkun birinin kendine bir destek bulması şart. Günümüzde bu işler sponsorsuz yürümüyor."
Azize Bergin 55 yıl boyunca nerelerde çalışmadı ki. Akın, Yeni İstanbul, Hafta Dergisi, Ses Dergisi, Hafta Sonu, Hayat Mecmuası, Hürriyet gazetesi, Kelebek eki... Kimlerle tanışıp sohbet etmemişti ki... Sait Faik'e hayrandı. Kendisiyle röportaja gittiği gün Burgazada'da onu bekleyişi ve birkaç gün sonra ölüm haberini alışını unutamıyordu. Bugün bile genç gazeteci adaylarına iyi yazı yazmak için Sait Faik'in öykülerini okumalarını öneriyordu. Verilen bütün işleri severek yapıyordu. Dizi de hazırlıyordu, verilen her yazıyı, her dilden çeviriyordu. Astroloji de yazıyordu, Adile Naşit adına 'Kuzucuklarım"ı da... "Sadece yazı yazmak isterim, güzel yazmak... Başka bir beklentim yok."
Başka bir beklentisi yoktu, ama 80'li yıllarda Cağaloğlu'nu geride bırakıp İkitelli'ye gitmek kolay katlanılır bir şey olmamıştı. "Cevat Fehmi Başkut gibi Babıali'nin allahı sayılan müdürlerle karşılıklı çay ve kahve içmeye alışmıştık. Hürriyet'in Cağaloğlu'ndaki binalarında da çalışanlar arasında da ayrımcılık yaşanmamıştı. Ama İkitelli'de birden bire her şey değişmişti. İnsanlar birbirine yabancılaşıp tepeden bakmaya başlamışlardı. Cağaloğlu yıllarında işimi yaptığım sürece hiç kimse bana dokunmadı. Gelecek endişemiz yoktu. İşten çıkarılma diye bir şey de. Bugünün insanları için bu sözkonusu değil. İşini çok iyi yaparken birinin gözüne batıyorsun ve 'yallah güle güle' diyor."
Figen Yanık
|
|
|
|
|
|
|
|
|