Yeni dönemin en büyük eksikliği yatırımların başlayamamasında
2001 krizi üzerinden üç yıl geçti. Dördüncü yılına giriyoruz. Krizin yaralarını sarmada önemli mesafeler de aldık. Enflasyon düşüşü, büyümenin başlaması, kamu borçlarının azalmaya başlaması bunun göstergeleri. Ancak dün yayımladığımız tabloda yer aldığı gibi istihdam yaratmada iyileşme sağlayamadık. İşsizlik ile eksik istihdamın yani atıl istihdamın çalışanlara oranı 2000'de yüzde 13.6 iken 2003 yılının üçüncü çeyreğinde yüzde 14 düzeyinde. 2002'de yüzde 16'ya kadar yükselmesine ve bu noktaya göre iyileşme sağlanmasına rağmen atıl istihdam veya gerçek işsizlik oranı hala kriz öncesinin üzerinde bulunuyor. *Kapasite tamam- Bunun da ana nedeni yatırımlarda yeni bir hamlenin başlamamış olması. Sanayinin kapasite kullanımı, tam kapasite anlamına gelen yüzde 80'e ulaşılmasına ve tarihi düzeylerine çıkılmasına karşılık, özel sektör yatırımları başlamadı. Yabancı yatırımcı gelmedi. Kamu yatırımları zaten tasarruf amacıyla ve kaynak yokluğundan dolayı neredeyse durmuş durumda. Bu da aynı zamanda ekonomide büyümeyi, arz artışını ve istihdamın artırılmasını önleyen bir gelişme. Makro ekonomide iyileşmeler sağlanmasına, ekonomik büyümenin başlamasına, ileriye yönelik beklentilerin iyi olmasına, faiz oranlarının eskiye oranla gerilemesine, bankaların kredi vermek istemesine, yani en azınan bu koşullarda geçmişe oranla iyileşme olmasına karşılık yatırımsızlığın ana nedeni ne? *Yatırımlar başlamadı- Bizce birinci neden yatırım ortamının henüz iyileştirilmemesinde yatıyor. Çünkü 2001 krizine kadar devletteki hakim anlayış sanayinin teşvik ve desteklenmesiydi. Ancak 2001'de devletin harcamalarında ve kaynak dağıtımında deniz bitti. Desteklemenin yerine normalde yatırım ortamının iyileştirilmesinin alması gerekiyordu. Yani bir anlamda kayıtdışının önlenmesi, vergi verenlerin haksız rekabet karşısında ezilmesinin önlenmesi, aşırı vergi oranlarının azaltılması, istihdamın üzerindeki yüklerin azaltılması, enerji fiyatlarının uluslararası düzeylere indirilmesi, bürokratik işlemlerin azaltılması, rüşvet ve yolsuzlukların azaltılması, ticaret hukuku, icra ve iflas hukukunun yenilenmesi gerçekleştirilemedi. Bugüne kadar yatırım ortamının iyileştirilmesinde hazırlıklar yapıldı ancak henüz bu hazırlıklar hayata geçirilemedi. Sadece enflasyon muhasebesi kabul edildi. Bu iyi bir gelişme. Yatırım ortamının iyileştirilemediği bir ortamda 2001 öncesinin destekleri de olmayınca yatırımlar başlatılamadı. *Yapının çarpıklığı- Kriz sonrası küçük ve ortaboy işletmeler için daha zor bir dönem. Çünkü enflasyonla mücadele çerçevesinde iç pazar daraldı ve iç talebin artışı kontrol altında tutuldu. Şirketler ihracata zorlandı. Büyüme de ihracat üzerine kuruldu. Ancak ihracat dünyanın her yerinde küçük ve ortaboy işletmelerin kolay yapacağı bir iş değil. Bu nedenle de kriz sonrası küçük ve ortaboy işletmelerin durumu çok daha kötüye gitti. Dünya Bankası'nın son olarak hazırladığı "Türkiye Bilgi Ekonomisi Değerlendirmesi" raporunda şu ilginç tesbit yer aldı: "Türkiye girişimciliklerini ve rekabet güçlerini artırarak küçük ölçekten büyük ölçeğe geçecek şirketlerden yoksundur. Sistemin de yeni, dinamik küçük işletmeler üretememesi, Türk ekonomisinin belki de en büyük zayıflığıdır. Bunun en baştaki sebebi ise devlet ile büyük özel şirketler ve küçük işletmeler arasındaki ağın zayıf olmasıdır." Program uygulamasının gelip dayandığı ve belki de tıkandığı nokta yeni yatırımların yapılamamasına devam edeceğim. *Sonuç- "Sen zot ben zot, ata kim verecek ot?" Türk Atasözü
|