Küçüklere hayat hakkı yok büyükler ise atak değil
"Geniş aile şirketleri zamanla yasal engelleri nasıl aşacaklarını hatta iş avantajlarını artırmak için sistemle oynamayı öğrenmişlerdir...Türk stili karar almanın kökleri, radikal altüst edici reformlara, devletin ekonomiye güçlü müdahalelerine ve Türk insanının ateşli girişimcilik ruhuna dayanır. Ancak kamu ve özel sektör ikilisinin arasında etkileşim hiçbir zaman yeterince kuvvetli olmamıştır. Genelde gayri resmi temelde ve büyük aile şirketlerinin kişiselleşmiş baskısı şeklinde olmuştur. Küçük girişimler ise kendi hallerine bırakılmıştır." Dünya Bankası'nın "Türkiye Bilgi Ekonomisi Değerlendirmesi" adlı raporunda Türk iş dünyası böyle tanımlanıyor. * İş dünyasının yapısı- Biz de durumun aşağı yukarı böyle olduğunu biliyoruz da, yabancı birinin raporlaştırması ile olay daha çarpıcı hale geliyor. Önce raporda Türk iş dünyası değerlendirilmesini aktaralım. * Türkiye ekonomisinde tarihsel olarak üç tip girişim egemendir. Temelleri 1930'lu yıllara dayanan devlet teşekkülleri, ağırlıklı olarak aile içinde yönetilen genç özel şirket ve holdingler, bazısı kayıtdışı çalışan küçük şirket ve işyerleri. * Diğer pazar ekonomileriyle karşılaştırıldığında, Türkiye'de ağırlıklı olarak devlet girişimlerinin etkin olduğu görülür. Bu durum Cumhuriyetin kuruluş yıllarında uygulanan karma ekonomiyle açıklanabilir. Türkiye'deki özelleştirme çalışmaları diğer gelişen ülke ekonomilerine göre oldukça yavaş adımlarla ilerlemiştir. Devlet kuruluşları keyfi uygulamalardan hoşlanır. Daha yenilikçi, daha etkin rekabet edecek ürünlere zorlanmamışlardır. * Büyük aile şirketleri zamanla yasal engelleri nasıl aşacaklarını, hatta iş avantajlarını artırmak için sistemle oynamayı öğrenmişlerdir. Yüksek ve öngörülmeyen enflasyon oranları, karar alma süreçlerinde kısa vadeciliğin ve muhafazakar yaklaşımın temel nedenidir. Makro ekonomik istikrarsızlık ve yüksek riskli sermaye birçok yenilikçi girişimi engellemektedir. * Küçük işletmeler ancak kıt kanaat yürüyen girişimlerdir ve yaygın olarak kayıt dışı sektörlerde faaliyettedirler. Gündemleri kısa vadelidir ve finansal kaynaklara erişimleri sınırlıdır. Genelde bürokrasinin karmaşıklığından ve şeffaf olmayışından, yağmacı vergi sisteminden ve rüşvetten kaygı duyarlar. * Türkiye girişimciliklerini ve rekabet güçlerini artırarak küçük ölçekten büyük ölçeğe büyüyecek şirketlerden yoksundur. Sistemin yeni, dinamik küçük işletmeler üretememesi Türk ekonomisinin belki de en büyük zayıflığıdır. Bunun en baştaki sebebi ise devlet ile büyük aile şirketleri ve küçük işletmeler arasındaki ağın zayıf olmasıdır. Başarılı bilgi ekonomilerinde bu ilişkiler yoğundur. Bu gruplar arasında güçlü ve sürekli mal, hizmet, eleman ve bilgi akışı bulunur. * Türkiye'de iş kurma girişimleri cesaret kırıcı bir mücadeledir. Genel ekonomik istikrarsızlık yeni işyerlerinin kurulmasını ve ayakta kalmasını zorlaştırmaktadır. Ekonomik krizler ve dış kredi bulma zorluğu nedeniyle rekabet gücünü artırıcı teknoloji yoğun yatırımlar neredeyse imkansızdır. * Vergi yükü çok ağırdır. Bu sebepledir ki Türkiye, kayıtlı ekonominin dışında kayıtsız ekonominin varlığına rağmen vergi hilelerinden dolayı belirgin vergi kaybına uğramaktadır. Belki daha zararlı olan vergi sisteminin karmaşık ve hantal olduğu gerçeği ve keyfi kararların etkinliğidir. * İş kurma ve yürütmede rüşvet ve keyfi kararlar çok yüksek maliyet oluşturmaktadır. Rüşvet Türkiye'deki en önemli problemlerden biridir. Halk arasında rüşvetin enflasyon ve işsizlikten sonra en büyük üçüncü ekonomik sorun olduğu kanısı yaygındır. İş dünyasında siyasi bağlantılar önemli bir faktördür. 2001 krizinden bu yana yatırımlar başlamadı, işsizlik sorunu çözülemiyor. Buna yol açan ortam ve yapıyı Dünya Bankası özetlemiş. Küçük işletmelerin hayat hakkı yok. Büyüklerin yatırım olanağı var ama bunu ne kadar kullandıkları ayrı bir tartışma konusu. Durum tam aşağıdaki Sivas sözünde olduğu gibi. Devam edeceğim. * Sonuç- "Karışma devletin işine, düşme zenginin peşine, boynunu kır bak kendi işine" Türk Atasözü
|