| |
Adalet Bakanı Cemil Çiçek'e malumaten arz!..
Sayın Cemil Çicek. Adalet Bakanı-Ankara...
Sayın Bakanım; size bu satırları sabahın saat 06.30'unda yazıyorum. Yüreğim taşa köpüre, içim cız ederek hem de. Bugün bayramın son günü. 1 saat kadar önce Bayrampaşa Cezaevi önünden geldim. Açık görüş için sıra bekleyen tutuklu yakınlarıyla konuştum, dertleştim ve inanın kalbim sıkıştı anlatılan olayları duyunca. Kanıtsızım Anlatacaklarım, bana anlatılanların bir bölümünü size anlatmaktan ibaret olacak. Kanıtım yok, belgem yok, herhangi bir iddiam da yok. Belki de hepsi uydurma, abartma, çarpıtmadır. Belki orada görüştüğüm her yaştan, her "tipten" insan ağız birliği etmişcesine beni kandırmak, yanıltmak, yalan haber yazdırmak için oyuna getirmişlerdir. Dediğim gibi, "Var mı kardeşim elinde bir görüntü, bir vesika" deseniz, hiçbir şey ibraz edemem. Peki neden? Tek dayanağım insanların gözlerinin içinde gördüğüm telaş, acı ve hüsran, seslerindeki umarsızlık, hüzün ve panik. Dilerseniz bana kızın, şikedin, mesnetsiz haber yapmaktan belki de davacı olun. Ya da dilerseniz mutemet bir tanıdığınızı bir biçimde oralara gönderin, tetkik ettirin, araştırın ve kararı kendiniz verin. Ama her ne olursa olsun lütfen... Lütfen şu söylediklerime önce bir kulak verin... Bakın ne anlatıyor tutuklu yakınları: 'Terbiye' etmek için!.. Daha girişten itibaren "terbiye" etmek için hortumlarla ve durduk yere atılan dayakla başlanıyor. Yıllarca "tutuklu, hükümlü hükümranlığında" kalmış, şimdi düzelmiş cezaevlerinde eskinin intikamı şimdiki yatanlardan alınıyor. Koğuşlara sevk için önce karantinaya alınıyor tutuklular. Orada 350-400 kişi üst üste ve inanılmaz kötü koşullarda 2-3 hafta bekliyor. Sadece parası, torpili, imkanı olanlar anında bir koğuşa kapağı atabiliyor. Eskiden ayakbastı parası alınırdı. Şimdi ismi "Hoş geldin" parası. Ya da "Hoş geldin dayağı" var... Maltaya inmek
Sadece organize suç tutuklularının kaldığı 46 numaralı koğuştan adam alınamıyor. Diğer koğuşlardan istenen tutukluyu alıp, istedikleri muameleyi yapıyor gardiyanlar.
Kimi zaman kavgalar çıkıyor. Ama kavgayı çıkaran da, döven de dövülen de alınıp, en aşağı katın maltasına indiriliyor. Orada ince, esnek sopalar ve hortumlarla perişan edilene kadar dövülüyorlar. Hücrelerde günlerce tutulurken 3 gardiyanın üçünden de ayrı ayrı dayak faslı geliyor. Ay başı mı?..
Şu anda sadece silah sokmak mümkün değil. Ama uyuşturucu da var, telefon da. Yeter ki 3 bin dolar ver. 2 ayda bir arama yapılıyor, o telefonlar da bulunup(!) alınıyor ki; yeni 3 bin dolarlık imkan doğsun.
Hastalanıp revire çıkmak isteyene: "Ne o aybaşın mı var?" diye sorup insanı rencide ediyor, iki paralık hale getiriyorlar. Kişiliğini yok edip cezanın yanı sıra ceza uyguluyorlar. Ne şikayeti
Şiketsen ne olur? Gidin Bayrampaşa Adliyesi'nin duvarlarına bakın. Orada pek çok tutuklunun, gardiyanlar için açtığı davalar ve bu davadan vazgeçtiklerine dair imzalar göreceksiniz. Çünkü zaten avukat bile tutamayacak durumdaki pek çok kimsesiz ve gariban tutuklu, içeride ve çaresiz halde beklemekte. Yine aynı gardiyanlarla aynı ortamda yani. En ufak ceza 'görüşü kesmek', 'banyoyu engellemek' vs... Kimse gık çıkaramıyor... Alman teli Buraya kadar yazdıklarım duyduklarımın yanında solda sıfır kalır. Başta da belirttiğim gibi bunlar sadece tutuklu yakınlarının bana anlattıkları. Yalvarıp, yakarıp bin rica ettiler. Size iletmem, duyurmam için yardım istediler. Dedim ya belki bana ya da size garezleri var. Beni yanıltmak, sizi darıltmak istediler. Ancak bırakın içeride olup biteni, sadece dış kapı önündeki manzarayı bile görmenizi isterim. Görüş için sıraya girilen kapının önünde inanılması güç bir görüntü var. "Alman Teli" tabir edilen o çok özel dikenli tel yetişkinlerin beli, küçüklerin yüzü hizasında. Ve sırada bekleyenlere sadece 25 santim uzaklıkta. Yüz dikişle kapanmayacak Yani bırakın o özel koşullardaki telaş, itiş-kakışın yaratacağı faciayı, bir kişinin ayağı kaydığında bile yüz dikişle kapanmayacak yara açar o teller. Adeta yüzlerce jiletin bağlandığı bir yumak gibi duruyor ve ana babalar, yaşlı teyzeler, dedelerle çoluk çocuğun bekleştiği sıranın yanı başına geriliyor. Sayın Bakanım; sizi insan olarak da, devlet adamı olarak da sevdiğimi, saydığımı, taktir ettiğimi bilirsiniz. Bu konuda gereken araştırmayı yapıp, gereken yanıtı vereceğinize inanıyorum. İnşallah bunlar yalandır, inşallah ben burada bu "yalan ve yanlışları" tekzip ederim. Durum malumaten arzdır. Tekrar saygılarımla...
|