|
|
|
|
|
|
Muhalefette olmak için malzemem çok
* Son oyununuz 'Beni Ben mi Delirttim'de her zamanki gibi yine muhalifsiniz. Eleştiri hiç bitmeyecek galiba hayatınızda.. 'Beni Ben mi Delirttim' Kelami isimli bir adamın, tımarhanede hayatını hatırlaması üzerine kurulu. Bu hatırlamalar da küçük skeçler biçiminde, geri dönüş biçiminde oynanıyor. Skeçlerdeki kahramanlarla da onu nelerin, kimlerin delirttiği anlatılıyor. Askerlik, karakol, aile baskısı, ilk tanıdığı kızla ilişki kuramaması, üniversiteye gidememesi gibi bir sürü şeyin, onu delirten şeyler olduğu anlatılıyor.
* Sistemi de eleştiriyorsunuz aynı zamanda.. Tabii Türkiye de, Abdullah Gül de, Tayyip Erdoğan da var içinde. Ama bu şizofren hikayesi gayet evrensel bir hikaye. Dünyanın her yerinde polis var, karakol var, askerlik var. Yani insanı delirten şeyler dünyanın her yerinde var.
* Bir muhalif olarak bugünkü iktidarla aranız nasıl? Görüşmüyoruz! Onların takiyye yaptığını, Türkiye'yi geri götürdüklerini, bunun için çaba sarf ettiklerine inanıyorum. 'Ekonomi iyiye gidiyor' falan deyip bizi işletiyorlar. Niçin biz hissetmiyoruz bu parasal ferahlığı? Niçin tiyatroda işler daha kötü gidiyor? Niçin insanlar ödeme sıkıntısı çekiyor? Enflasyon nereye düşmüş? Kağıt üstünde bir şeyler düşüyor herhalde. Saman altından su yürütüyorlar. Şu an benim taşıdığım kavuğu taşıyan bütün adamlar muhalefetteydiler. Çünkü Kavuklu halkın sesidir ve muhalif bir sestir, şikayet eder. Bugün bunlar baştalar diye muhalefette değilim. Muhalefet her zaman gerekir; iktidar çok başarılı olsa bile.. Çocukluğumdan beri o kadar başarılı iktidarlar da olmadı. Malzemem çok yani muhalefette olmak için.
Oyuncu 'stop' der mi hiç! * Sinan Çetin gibi bir yönetmenin bu filmde rol alması nasıl bir duygu? Boktan bir duygu. Çekimler sırasında; oynarken, birden bire 'stop' diyor. Sinema tarihinde 'stop' diyen oyuncu ilk defa gördüm. Çok eğlendik ama...
Küfür benim ağzıma yakışıyor * Siz sahnede ya da skeçlerde bol küfür kullanıyorsunuz. Bu yüzden de eleştiriliyorsunuz. Tepkiler rahatsız etmiyor mu sizi? İlle de küfür yazayım gibi bir çabam yok. Bir tiyatroda hepsi olur. Küfürü ben icat etmedim, ortaoyununda da var, Karagöz'de de. Her oyuncuya yakışmaz ama. Mesela Münir Abi (Özkul) derdi ki 'O lafı sen söyle, benim ağzıma yakışmaz, sana çok yakışıyor.'
* Size yakıştığını düşünüyor musunuz? Münir Abi dediğine göre doğruluk payı vardır. Ama küfür olsun diye bir derdim yok, olmasın diye bir derdim de yok. Kadının biri dedi ki, "çocuğumun terbiyesi bozuluyor." Hanımefendi, çocuk tiyatrosu değil ki, getirmeyin! Ama çocuk okula giderken servis şoföründen öğreniyor küfürü halbuki; ama servis şoförüne bir şey demiyor teyze. Türkçe'nin içinde ne kadar varsa küfür, bizim oyunlarda da o kadar var. Bu tutuculuğu saçma buluyorum.
Cem Yılmaz'ın yaptığı tiyatro değil ki, farklı.. * Artık tiyatroda soyunanlar, mankenler iş yapıyor. Buna tepkinizi merak ediyorum. Gişe adına yapıyorlar. Bunun tiyatroya olan katkısı geçicidir. Biri soyunuyor diye izdiham olmuyor o oyunda. Şu an izdiham yakalayan tiyatro yok zaten. 'Bu akşam yer yok' diyen tiyatro da yok. Eskiden öyle şeyler olurdu.
* Cem Yılmaz yapabiliyor galiba... Cem Yılmaz çok nadir çıkıyor ama sahneye... Onun yakaladığı başka bir kitle var. Cem Yılmaz'a giden izleyicinin büyük bir kısmı tiyatroya gitmiyor. O tiyatroya gider, bu tiyatroya gider, Cem Yılmaz'a gider değil. O başka; fenomen olarak bir şey yakalamış. Çoluk- çocuk, kozmopolit bir kitlesi var onun. Bunu tiyatro diye görmemek lazım.
* Hiç 'bizim dönemimiz kapanıyor, modamız geçti' duygusuna kapılıyor musunuz? Ben oraları geçmiş, başka bir yere gelmişim. Onlar eskiden yaptığım bir şeyin taklidiyle parsa topluyorlar.
* Kimler bunlar? İsim saymayalım. Ertesi gün hepsi alev püskürüyor, zift püskürüyor. Lav püskürüyorlar. Püskürmesin çocuklar! Tiyatro zor günler geçiriyor, o ayrı. Ben sanatçı olarak, tiyatrocu olarak kendi çizgimde devam ediyorum. Mesela Don Kişot projem var. Eskiden yaptıklarımdan bir dolap var bende, geri dönüp onları yapmak istemiyorum.
|
|
|
|
|
|
|
|
|