|
 |
|
 |
Hepsi de çekirdekten yetişti
Geldikleri yeri hiç unutmadan bugün birer mekan sahibi olan Sivaslı patronlar İstanbul'un külfetini çektiler ama artık onların her biri kendi krallığını yönetiyor.
Balığı almak için hale ben giderim Kalabalık bir aileden geliyor Haydar Aydın. O da 1946 yılında Sivas'ta dünyaya gelmiş. İstanbul'a geldiği tarih ise 1966. Amcasının yanında kalan Aydın, kendi ayaklarının üzerinde durmaya çalıştığını ve kimseye yük olmamak için elinden geleni yaptığını söylüyor. Aydın'ın İstanbul macerası ise şöyle: "İlk Tarabya'da çalışmaya başladım. 14 yaşında komilikle bu mesleğe başladım. Tarabya'da yıllarca okul gibi eğitim gördüm. Bütün hayatım orada geçti. Nişantaşı'nda garsonluktan şefliğe kadar yükseldim. 1994'te kendimize ait bir mekan açtık. Çok kötü bir yerdi ama deniz kenarı olduğu için balık restoranı yaptık. İskele Restaurant böyle ortaya çıktı. Boğazın balığı bambaşka, buradan çıkan balığın tadı hiç bir ülkede kesinlikle yok. Kendi gayretlerimle bir yerlere geldim. Çalışmayı ve müşterilerle ilgilenmeyi çok seviyorum. 40 kişi çalıştırıyoruz. Benim için patronluk, komilik ya da aşçılık arasında hiçbir fark yok. Her şey ile kendim ilgileniyorum. Balıkları almak için bile erken saatte tek başıma hale gidiyorum. Oğlum Dursun'u da yarınlar için yetiştiriyorum."
Hep böyle bir yeri hayal ettim Her zaman sahil şeridindeki restoranlarda komilik ve garsonluk yapan Ertuğrul Karabulut, "O dönemlerdeki en büyük hedefim bir mekan sahibi olmaktı. Sonunda bir yerim var ve artık çok huzurluyum" diyor. Karabulut da 1949 Sivas doğumlu. O da 1962'de İstanbul'a gelmiş ve Tarabya'da bir restoranda işe başlamış: "İstanbul'un ismini duyarak, 'Biz de gidebilir miyiz' fikriyle buraya geldim. Tarabya'dan sonra Nişantaşı'nda Ziya Restaurant'ta çalışmaya başladım. Zamanla garsonluktan, şefliğe terfi ettim. Aynı yerde 18 sene de yöneticilik yaptım. Müşteriyle birebir kendim ilgileniyorum onları dükkândan çıkana kadar bekliyorum. Balıkları sabah kendim almaya gidiyorum. Rekabete hiç girmedim. 28 çalışanım var. Sözde patronum ama çalışanlar ile aynı performansı gösteriyorum. Ben de herkes gibi maaş alıyorum. En küçük oğlum Cem ben olmadığım zamanlar yerime bakıyor."
Mutfakta tabak bile yıkıyorum 1968 Sivas doğumlu Süleyman Köse, eğlence hayatının en popüler isimleri Celal ve İzzet Çapa ile çalışan genç kuşak Sivaslılar arasında yer alıyor. Henüz 3 yıllık bir patron ama kısa sürede büyük başarılar elde etti. İlk kez 24 saat açık kalan bir kafe açarak İstanbullu'ya hizmet veren Köse, İstanbul hikâyesini şöyle anlatıyor: "1982'de geldim İstanbul'a. Önce Kadıköy'de çalıştım, sonra Tarabya'da... 1989'da Şamsa'da işe başladım. 1993'e kadar garsonluk yaptıktan sonra Safari'ye şef oldum. Sonra Süleyman Nazif, ardından İzzet Çapa'nın Dedikodulu Meyhane'si... 2001'de ise Raşit Karakuşla ortak olarak Gatto'yu kurduk. Sonra Paris'te bir kafe gördük, sadece camdı. Çok hoşumuza gitti. Ve Chocolate ortaya çıktı. Ben tabak da yıkıyorum, aşçılara da yardım ediyorum. Zaten patron olduğumuzu hissettiğiniz anda maçı kaybedersiniz. Bundan sonraki hedefim ise Sivasspor'a yönetici olmak..."
Tayfun TOPAL
|
|
|
|
|
 |
|
 |
|