Eleştiriden yararlanmama teknik ve Terim'leri
Gelişmiş bir zeka olmadan eleştiriden yararlanmama teknikleri kullanılamaz. Hatta bunun için, eleştiriden yararlanmasını bilenlerden daha zeki olmak şarttır. İleride bir gün allame olursam rehber kitaba dönüştüreceğim bu konuyla ilgili ilk kıvılcımları içime düşürenlerden biri de -lafın gereği söylemiyorum- gerçekten çok sevdiğim Fatih Terim olduğu için daha başlıkta esinlendirme hakkını teslim ettim! Yoksa amacım futbol yazmak değil! Eleştiriden yararlanmama becerisi keskin bir zekayı şart kılarken benliğin aklı örtmesini de dayatır. Zeki değilsen, koca benini aklına perde yapmak için mantıklı mazeret veya gerekçeler geliştiremezsin! Aynaya baktığın zaman karşında "Pışt, sen kimi kandırdığını sanıyorsun?" diyen dalga geçmeye hazırlanan tanıdık bir çehre görmeyeceksin. İnsanın en zor başarabileceği iş olan kendini tam kandırma sanatı için keskin zeka şart. Yoksa bunun sadece görüntüsünü uyandırmak zor değil. İmkansıza yakın derecede çetin olan, kendi kendini samimiyetle kandırabilmek, ikna edebilmektir. Bu da başarısızlığın tamamen kendi dışındaki sebeplerden kaynaklandığına iman etmeyi gerektirir. Kişi tanrılaştırdığı benini rahatsız eden eleştirilere karşı kül yutmaz zekası ile muhkem bir kale örer. Ona artık en iyi niyetli eleştiri bile ulaşamaz! Kendini öyle uzağa çekmiştir ki, ok atan ile gül atanı bir görür! Sorumlu benim desem de inanma Kur'an-ı Kerim terimi ile artık 'işi kendisine süslü gösterilen'lerden olur. Yaptığı her şey ona ya güzel görünür veya zorunlu. Eleştiriden yararlanmama yolunda keskin zekanın en iyi kullandığı maymuncuk da bu ikili çözümlemedir: Yaptığın iş ya güzel ve doğru veya zorunlu.. İşte sana mucizevi çözüm! İşin güzel ve doğruysa zaten sorun yok, kötü ise mecburiyet! Bir of çeksen karşıki dağlar yıkılacak ama ne mümkün?! Her kurumun ve her durumun sadece yutkunup kalacağı sırlar vardır. Zorunluluk açıklanamaz ki! Mana şairin karnında, mazeret mağlubun bağırsaklarında! Keskin zeka, sadece eleştirilerden yararlanmayışta değil aynı zamanda başarısızlıktan destansı kahraman çıkarmakta da mahirdir: "Ne acı kader! Sen git dünyanın tepesine çık. Sonra o dehanla ve iyi niyetinle gel büyük fedakarlık yap, tekrar aşağıdan al. Ama içeriden ve dışarıdan ihanete uğra!. Üstelik bunlara karşı suskun kalmak da farz! Yaşadığın talihsizliklerin daha da büyümemesi için cevaplarını yutkunacaksın. Oysa konuşsan mahvedersin! Böylece hiç hak etmediğin halde başarısızlığın faturası sana çıkacak. Dahası, bizzat kendin başarısızlığı üstleneceksin. Aslında 'usulen üstleniyorum ama siz benim kusursuzluğumu unutmayın' demeye getirsen de kimse anlamayacak! Ne acı kader. Ama ne yaparsın, devlerin hayatı budur.." Keskin zeka benlik şalını aklın üstüne örtmekle kalmamış, sana kefen yapmıştır. Artık kimsenin sana dost elini uzatma ihtimali de yoktur.
Ümit'siz vaka olmaya doğru Eleştiriden yararlanmama tekniklerini öyle hazmetmişsin ki, yüreği senin için dualarla dolu dostların bile sözünü sakınmaya başlamış. Çünkü karşılarında, güzel söze karşı karizma zırhı kuşanmış imparator majesteleri, çağdaş bir Firavun vardır. Kendi büyücüleri imana gelince bile "Haa, sizin başınız Musa imiş" dedirten mühürlenmişlik hali budur. Eleştirilerden yararlanmama teknikleri, insan benliğinin binlerce yıldır biriktirdiği manevra hazinelerinden süzülmüştür. Böyle bir servetin verdiği gururla eleştirilere karşı aklını gömen kişinin akıbeti Kızıldeniz'de boğulan Firavun'undan farklı olmaz.. Tıpkı Fatih Terim'i bekleyen akıbet gibi. O da, takımının yaşadığı özgüven kaybı, düşüş ve tutarsızlıklarda aslan payını samimiyetle kendinde bulmasını sağlayacak mucizevi dönüşü yapamazsa lig denizinde boğulacak. (Mucizevi dönüş "Beyler ben fena halde saçmaladım" diyebilmekle başlar! Yoksa büyük İtalyan düşünür Giordano Bruno'nun dört yüz yıl önce söylediği gibi; gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklendiği için ötekiler de yanlış iliklenmeye devam edecektir..) Dünyanın en iyi teknik direktörlerinden birinin bu hallere düşmesi, eleştiriden yararlanmama tekniklerini, -aklı kefenleyip defnedecek kadar etkin şekilde- kullanabilen keskin zekadan başka ne ile açıklanabilir ki?..
|