|
|
|
|
|
Genlerimizde büyüklük var
|
|
* Fener'in misyonu başarı değil büyüklük olmalı. Bu da genlerimizde var. * Kanaryam heyecan vermeli. Dipte, en üstte, iyi günde, kötü günde... * Başarısızlık son on yılda tescillendi. Oysa tüm verilere göre büyüyoruz...
*** Zirveyi boşver heyecan yeter
Fenerbahçe'nin misyonu büyüklük olmalı. Kanarya her zaman heyecan vermeli iyi günde ve kötü günde....
MESLEĞE başladığım zaman yazdığım ilk yazı Fenerbahçe ile ilgiliydi. "Neden herkes Fenerbahçe'den nefret ediyor?" diye bir araştırma yapmıştım ve rahmetli Ercan Arıklı yazıyı kafama fırlatmıştı. Beğenmemişti. O gün bugündür Fener üzerine bir şeyler yazmaya kalksam topu çarşafa dolama korkusuyla titrer minik yüreğim. Şimdi de iki usta yazar, Umur Talu ve Mehmet Barlas'ın arasına kontenjandan ilk üçe girmiş olmanın baskısı altındayım. İlk yarı değerlendirmesi yaparak size bilmediğiniz ne söyleyebilirim bilemiyorum. Günlerdir yazılıyor konuşuluyor zaten. Yani Tuncay varken neden forvet hattının arkasına adam aranır, kalecilerimiz yetersiz, takım olamadık, Mahmut Hanefi oynasın, Ali Güneş umut vaat ediyor (Geleli üç sene oldu ve hala umut veriyor olması bir futbolcu için alaca karanlık kuşağına sıkışıp kalmak gibi bir şey olsa gerek), Nobre Fener'in aradığı adam (hayatımda ilk maçına çıkıp da Fenerin adamı olamamış Brezilyalı görmedim. Referans: Simao, Sergio)... Dahası falanca şu kadar asist yaptı, kanatların savunmaya katkısı kalori cinsinden şu kadar gibi istatistiki veriler de benim için sıkıcı. Binlerce kez izledik, okuduk. Analistler faydalansın, merak edenler takip etsin...
CAMİA İLK KEZ SAKİN * FUTBOL süreklilik arz eden bir orgazmdır, hesapla kitapla işi olmamalı-Marcel Desailly. Çok muhterem Fransız defans oyuncusunun iddiasına katılıyorum. Tek ve gerçek veri: Kanaryam'ın Beşiktaş'ın sekiz puan gerisinde olduğu ve alabileceği en iyi derecenin ikincilik olduğu. Aksi bir durum istatistik jargonunda büyük bir hata payı olarak kayıtlara geçer. Fenerbahçe'nin yakın tarihinde büyük bir hata payını kâr hanesine dönüştürüp dönüştürmediğine baktığımızda, sürprizle karşılaşmıyoruz. Bkz: Kutu.... Zaten bu sezon Fenerbahçe camiası alışılagelmişin dışında çok sakin. Sekiz puan geriye düşmüş bir Fenerbahçe'de homurtular, isyanlar başlar, göz yaşlarıyla da süslenirdi. "N'olcek bu Fenerin hali" izmi egemen ideoloji oluverirdi. Kemalizmden sonra bu toprakların bildiği en büyük "izm"dir bu. Galatasaray'ın bu anlamda rol çalması mı yoksa Kanaryam'ın kronik başarısızlığa alışmış olması mı? İkisi de değil. Fenerbahçe sportif başarıların günlük rantından ziyade büyük olmanın daimi nimetlerinin peşinde.
1+1=1 * ZATEN genetik kodlarında da bu refleks var. Fenerbahçe'nin başarılı olmak gibi bir misyonu olmamalı. Fenerbahçe'nin büyük olmak gibi bir misyonu olmalı. Fenerbahçe heyecan vermeli. En dipte, en üstte, iyi günde kötü günde... Rakiplerinin toplamından daha fazla gelir etmeli, ki ediyor... Rakiplerinin toplamından daha fazla reyting almalı, ki alıyor... Şimdi bana sportif başarısızlığı rasyonalize ediyorsun diye girişmeye kalkmayın. Evet son on yılda Fenerbahçe'nin başarısızlığı tescil edilmiş durumda. Oysa tüm veriler büyüdüğünü gösteriyor. Bu da tescilli bir veri. Başarı ve büyüklük arasındaki düz oranı, ters yüz etme gücüne sahip kaç takım var? Size meşin yuvarlak ekseninde başarının tanımını yapayım. Başarı eşittir lig şampiyonluğu. Doğru mu? Egemen olan domestik yaşam biçimimizde sorunun cevabı evet. Peki şampiyonluğun/başarının adayları kim? Üç büyükler.
|
|
|
|
|
|
|
|
|