|
|
|
|
Orda bir ev var uzakta
Emre Aköz! Sen bir de beni dinle. Öyle evden oturup yazmak kolay...
Eve gidemesem bile... İşten erken çıktım güya eve kolay gidebilmek için. Dinlenecek, sabah erken, karda kışta kalmadan işe dönecektim. Avcılar'a varana kadar aklımda bu vardı.
İŞE ZAMANINDA VARDIM YA... AMA olmadı, saatlerce bekledikten sonra vazgeçip geri döndüm. İşe umduğum gibi zamanında varmıştım ama, eve uğramadan, çocuğumu göremeden.
*** Donmak üzereyken otobüse sığındım
Gazeteden saat 16:30'da çıktım. Dört yaşındaki kızım hastaydı. Elektrikler ve doğal gaz yoktu. 15 saat yolda kaldım, evime ulaşıp kızımı okşamadan gazeteye geri döndüm..
Kar öğlen saatlerinde yavaş yavaş yağmaya başladı. Ardından hızını artırınca gazetenin baskısı erken bir saate alındı. Biz de haberlerimizi hızla bitirdik. Gazete yönetimi zorlu şartları gözönüne alarak servis saatlerini 2 saat öne almıştı. Ben de Beylikdüzü'ünde oturduğum için şefime söyleyip servisle çıktım. Saat 16.30'da Balmumcu'dan hareket ettik. Daha gazetenin önündeki ilk yokuşta tökezlesek de bu durumu atlattık. Adım adım ilerliyorduk. 2 saat sonra Mecidiyeköy civarına geldiğimizde gazeteye dönüp şeflerden birinin odasında kalmayı düşündüm. Ancak 4 yaşındaki kızım Beylikdüzü'nde bir akrabamızdaydı ve eşim de Avcılar'da mahsur kalmıştı. Üstelik kızım Maral, önceki günden beri soğuk algınlığı nedeniyle hastaydı. Gazeteden çıkmadan önce Beylikdüzü'nde elektriklerin kesildiğini öğrenmiştim. Elektriklerin olmaması aynı zamanda soğuk demekti, çünkü kombi çalışmıyordu. Üç saatte ulaştığımız Haliç Köprüsü'nden sonra yol biraz rahatladı. En azından ilerleyebiliyorduk. Ama Avcılar' a girdiğimizde tam 5 saat olmuştu gazeteden çıkalı. Yine de evimize yaklaştığımız için yüzümüz gülüyordu. Ancak işte ne olduysa Avcılar'a girişimizle oldu. Trafik bir türlü ilerlemiyordu. Hava daha da bozmuştu.
ARACINI BIRAKAN GİDİYORDU Serviste benden ve şoförden başka danışma görevlimiz Sevgi Hanım vardı. Saatler geçiyordu ancak bir türlü hareket edemiyorduk. Fırtına da hızlanıyordu. Önce otobüslerden inip yürüyen yolculara yavaş yavaş araçlarını bir kenara bırakıp gidenler karışıyordu. Otobüsle eve ulaşamayacağımız kesinleşiyordu. Oysa bizim şiddetli fırtına da geçilecek koca bir vadimiz vardı. Haramidere Vadisi önceki yıllarda da kar yağdığında aynı manzaraları yaşatıyordu. Ancak bu kez tipi çok daha farklıydı. Eşim de saat 17'de Avcılar'dan yola çıkmıştı. Cesaretimi topladım Sevgi Hanım'a Hadi yürüyelim. Yarım saatte ulaşırız evimize dedim. Aklımda hasta olan kızım vardı. Ev telefonu bir türlü cevap vermiyordu. Beynimin bir yanında hala yolda olan eşimi de görebileceğim düşüncesi vardı. Ancak ne olursa olsun kızımı yalnız bırakmamaya kararlıydım. Araçtan indik, yanımıza yolda tesadüfen karşılaştığımız servis şoförümüz İsmail Bey'in bir arkadaşı da vardı. İsmail Bey'in arkadaşı "Bu fırtına açık alanda etkisini üç misli artırır. Daha binaların arasında yürüyemiyoruz" diyordu. Haklı olduğunu sonra öğrendim ama bu bana az daha pahalıya mal oluyordu"
EŞİM 'GERİ DÖN' DEDİ AMA NİHAYET beni arayabilen eşim, Avcılar Parseller'den eve kadar yürümeyi başarmıştı. Bana ısrarla "gelme geri dön oralarda bir yerde kal diyordu." Çünkü kendisi daha fırtına kopmadan önce bir grup insanla birlikte yürümüştü. Buna rağmen donma tehlikesi geçirenler olmuştu. Artık saat 12'ye gelmişti. Fırtına hızlanıyordu. Yürüyen insan da kalmamıştı. Araçlar yol ortasında terk ediliyordu. Telefonu verme bahanesiyle tekrar servis otobüsüne yöneldik ama aslında ikimizde yolu yürüyemeyeceğimizi anlamıştık. Alternatif bir yol bulduk, kimsenin girmeye cesaret edemediği ara yollardan buz üstünde dolanarak Ambarlı yol ayrımına geldik. Saat 1'e geliyordu. Ben artık Ambarlı'da oturan kardeşime gitmeye karar verdim. Sevgi, sürekli babası ile konuşuyordu. Babası da Bahçeşehir civarında mahsurdu. Gelip mutlaka onu alacağını söylemiş. Ben onlarla vedalaşıp Ambarlı'ya doğru yola koyuldum. Ancak 5 dakika sonra E-5 karayolundan ayrılıp Ambarlı'ya giden yolda kopan fırtınayı görünce ürperdim.
YOLCU OTOBÜSÜNE SIĞINDIM ZATEN soğuk da vücudumdaki etkisini gösteriyordu. Ayaklarım uyuşmaya başlamıştı. Dönüp geri baktım. "Hiç olmazsa burada araçlar var. Ben E-5' ten eve yürüyeyim" diye düşündüm. Geri döndüm. Haramidere'ye doğru ilerlemeye çalışıyordum. Zorlayarak yürüdüm. Daha fazla yürümenin anlamsız olacağını düşünüyordum. Ama ne yapacaktım ki?" Araçlardan birisine sığınacaktım ama terslenmekten çekiniyordum. Fakat kapısını tıkladığım ilk yolcu otobüsü beni haksız çıkardı. Şoför ve arkadaşı beni otobüse aldılar. Otobüs sıcaktı. Daha yeni benzin almışlardı. Yani soğuma ihtimali de yoktu. Diğer yolcularda derin uykudaydı. Ben otobüse bindiğimde biraz uyanır gibi oldular ancak sonra tekrar uykuya daldılar. Ben de yorgunlukla kendimden geçmişim. Uyandığımda saat 6'ydı. Otobüsten inip geriye Avcılar'a doğru yürüdüm. Yarım saat yürüdükten sonra Avcılar yönüne giden bir otomobil aldı beni. Üç dört saatimi bir tanıdığımın Avcılar'daki dersanesinde geçirdikten sonra yola çıktım ve gazeteye, saat 11 sularında dönüş yaptım. Bu yazıyı yazdığım sırada saat yine 16.30'du. Ben gazetedeyim, evde ise hala elektrik yok. Kızım ve eşim soğukta battaniyeye sarılıp oturuyorlar. Benim eve gitme hikayem mi? Ben artık uzun bir süre eve gitmeyi düşünmüyorum bile..."
Rahim AK
|
|
|
|
|
|
|
|
|