|
|
|
|
|
Komşu kıymete bindi
|
|
Bir kaç yıl öncesine kadar komşularının neredeyse tümüyle kavgalı olan Türkiye, Irak'la ilgili olarak ABD ile yaşadığı hayal kırıklığından sonra komşularına yöneldi.
DİŞİŞLERİ Bakanı Abdullah Gül'ün son bir kaç günlük programı bile Türkiye'nin yeni dış politikasıyla ilgili ipuçlarını görmek için yeterli. Hafta başında tarihi bir geziyle, uzun süre 'düşmanı' konumundaki Suriye'nin devlet başkanını ağırlayan Türkiye'nin, dün de Dışişleri Bakanı Azerbaycan'daki resmi gezisini tamamlayarak İran'a geçti. Yol boyunca Kıbrıs'ta çözüm içeren mesajlar veren Dışişleri Bakanı, bir yandan hem Azerbeycan'a Ermenistan'la masaya oturmanın yolunu gösteriyor, diğer taraftan önümüzdeki haftalarda gerçekleşecek Rusya gezisine hazırlanıyor. Bu tabloda göze çarpan ne?
DOSTLUK EKSENİ Bir kaç yıl öncesine kadar neredeyse tüm komşularıyla kavgalı olan Türkiye, bir anda her yerde 'tehdit' görmek yerine komşulardan oluşan bir 'dostluk ekseni' kurmak peşinde. Hatırlayalım. Yakın zamana kadar PKK nedeniyle Suriye Türkiye'nin bir numaralı hedeflerindendi. Azerbaycan'la, 90'lı yılların ortasında olan darbe girişimi nedeniyle iyice zayıflayan ilişkiler, Haydar Aliyev'le iyi diyalogu olan Süleyman Demirel'in cumhurbaşkanlığından ayrılmasıyla bir türlü düzelememişti. Rusya'yla Kafkaslar konusunda sık sık gerilimler yaşandı. Yunanistan'la AB, Kıbrıs, PKK diye başlayan sorunlar listesi hep uzun oldu. Ermeni tasarılarının ABD Kongresi'nde sık sık gündeme geldiği dönemde Ermenistan'la diyalog hayaldi, İran'la ilişkiler ise, Türkiye'deki Hizbullah ve PKK nedeniyle kopma noktasına gelmişti. Şimdiyse ABD'yle Irak konusunda düş kırıklığı yaşayan Ankara, kendine yepyeni ufuklar açmak istiyor. Bu politikanın en veciz anlamda ifadesi, dün Gül'ün Azerbaycan gezisinde saklıydı. Gül, Bakü'de Azeri gazetecilerin Ermenistan'la barış ve Türkiye'nin 'üçlü diyalog' önerisi ile ilgili sert soruları karşısında, yumuşak bir üslupla "Azeri Ermeni sorunu hepimizin meselesi. Biz sizinle beraberiz. Ama biz bölgenin istikrara kavuşmasını istiyoruz. Gelin beraber bir çözüm arayalım" diyordu. Kapalı toplantılarda aynı Annan Planı'na bakışına benzer bir vizyon benimseyerek "Çözümden kaçmayalım. Diyalog başlamazsa çözüm de olamaz" vurgusu yapıyordu.
|
|
|
|
|
|
|
|
|