| |
|
|
Futbolda da, siyasetteki gibi düne dönük yaşıyoruz!..
Fatih Sultan Mehmet bugün yasasaydı ve İstanbul'u fethetmek için yola çıksaydı, acaba önce hangi semti (veya ilçe belediyesini) kuşatırdı? "Kız sen İstanbul'un neresindensin" şarkısının sözleri 1453'te yazılsaydı, Edirnekapı'dan Sultanahmet'e uzanan bir alandaki semtlerin ötesinde yer adı bulunamazdı ki? Yani, "dün" güzel, heyecan verici, büyüleyici olabilir. Ama "bugün", yaşanılan güncel gerçeği ifade ediyor. Futbol kulüplerine olan amatör tutku ile, bugünün profesyonel futbol gerçeği arasındaki farkları da, aynı şekilde ele almak şart. Galatasaray'ın Teknik Direktörü Fatih Terim'in önceki günkü basın toplantısını izlerken, hep bunları düşündüm. Terim "Galatasaray değerleri" nden, "Galatasaray'ı yarına hazırlamak"tan söz ederken, doğal olarak güncel gerçeklere, yani "transfer" konusuna giriyordu. Ve Mondragon'un 3.6 milyon dolarından başlayan ve onlarca milyon dolara ulaşan, rakamlar konuşulmaya başlıyordu basın toplantısında. Özetle kulüplerin renklerine, biz taraftarlar aşığız. Tuttukları takımlar yenilince ağlayan ve hayatlarında hiç spor yapmamış arkadaşlarım var. Demek ki bir köklü kulübün yönetimi, bu tutkulu ama sorumsuz taraftarların sayısını artırıp, kulübü profesyonelleştirdiği ölçüde başarılı olur. Çünkü artık futbol, bir spor olayı olmaktan öteye, büyük parasal değerler ve sorumluluklar içeren bir "Show Business"dir de.. Ama bu yeni gerçeğe uyum, bizde tam olarak henüz gerçekleşmedi. Örneğin, Türk futbolunun büyük ismi Fatih Terim, gerçek bir profesyoneldir. Bir büyük bankanın genel müdürü düzeyinde, aylık veya yıllık ücreti vardır. Ama Galatasaray'ın başarısızlıkları karşısında yerden yere vurulan Başkan Özhan Canaydın, bu alanda bir amatördür. Belki, cebinden cebinden katkıda bulunmaya çalışan bir Galatasaraylıdır. Taraftarlarının portrelerini ve coğrafi dağılımını izlediğimizde, artık bu Kulüp, ne bir lisenin, ne de bir kentin (yani İstanbul'un) kulübüdür. Takım ise, 3 Romen, 2 Brezilyalı ve bir Kolombiyalı oyunusu ile, çok uluslu bir yapıdadır. Oysa hala, Galatasaray yönetimi üzerindeki kavgaların özünde "Liselilik" olgusu var. Galatasaray ise artık üniversite de olmuştur. Futbolun yeni bir çağa girdiğini 1930'larda gören Galatasaraylılar da oldu. Örneğin Yusuf Ziya Öniş, 1930'larda, gitti tüm yıldız futbolcuları toplayıp, "Güneş" kulübünü kurdu. Fener'i de, Galatasaray'ı da, Beşiktaş'ı da, sildi süpürdü Güneş takımı sahalarda. Sonra yeniden döndü Galatasaray'a ve 5 dönem başkanlık yaptı Ön iş. Demek istiyorum ki... Büyük kulüplerin amatör kadrolar tarafından yönetilmesi, yöneticilere de, kulübe de haksızlıktır. Bir başkan, aynı zamanda bir genel müdür, bir CEO'dur günümüzde. 16-34 yaşları arasında fizik yetenekleri üstün, fakat geçmişleri, görgüleri ve özel hayatları birbirine benzemeyen genç futbol adamlarının her maçtaki farklı performanslarına, bir büyük işletme olan kulübün kaderi bağlanırken, bunun gerekleri de yapılmalıdır. Futbolcular, hızlı kazanılan şöhret ve para ile sınıf atlıyor. Ama acaba bilinç ve görgü atlaması için, kulüp onlara bir ortak kültür verebiliyor mu? Bir önemli gerçek de şu... Eskiden zengin yöneticiler, ceplerinden kulübü fonlayabilirdi. Ama artık rakamlar çok büyüdü. Örneğin 1984'te Galatasaray'ın basketbol şubesinin bütçesi 270 bin dolardı. Şimdi Efes, Ülker gibi takımlar, onlarca milyon dolar döküyor bu spor dalına. Bilelim ki, profesyonelliğin gereklerine uymayan, biz taraftarlar için de dünyanın en büyüğü olan kulübün takımı, küme de düşebilir. Fatih Terim tabii ki, elinden gelenin en iyisini yapıyor. Fiorentina'da da, Milan'da da böyle yapmadı mı? Ama sorun, daha derinlerde...
|