|
|
Öğretmenim, işçi değil...
Ben bir öğretmenim. İşçi değilim. Olsaydım kimse benden kültürlü olmamı beklemeyecekti. Kimse güzel konuşmamı da beklemeyecekti. Bilgisayar, internet ya da İngilizce öğrenmem de hiçbir zaman gerekmeyebilirdi. Öyle bir sorumluluğum olmayacaktı. Eve iş götürmeyecektim. Ertesi gün işte ne yapacağımı planlama zorunluluğum olmayacaktı. Okunmak bekleyen yüzlerce yazılı kağıdı yüzünden gelmek isteyen misafirlerimi kibarca reddetmeyecektim. Çocuklarla yapacağım etkinlikler için topladığım gazete kupürleri, mürekkepten suluboyaya, kartondan tel parçalarına kadar bir ton malzeme yüzünden evim hep dağınık olmayacaktı. İşçi olsaydım... Şu anda elime geçen paranın iki katı para geçerdi. Son gelişmeleri biliyorsunuz. 19 Aralık 2003 tarihli SABAH gazetesinde de yer alan habere göre öğretmeni değerlendirme aşamasına öğrenciler, diğer öğretmenler, hatta veliler de katılacakmış... Çocuğu sınıfını geçsin diye kestane gönderen, cebime sigara sıkıştırmaya çalışan, ama hiçbir gün oğlunu okula tam malzeme ile göndermeyen adam bana not verecekmiş... Doğru ya, o adam belki benden çok biliyordur mesleğimi. Belki şu an yüksek lisans için hazırlanıyordur. Benim kimseden korkum yok. Öğrencilerim de velilerim de severler beni. İyi de ders anlattığıma inanıyorum. Hele moralim düzgün olsun harikalar yaratır, kendimi kaybederim sınıfta... Benim tepkim neden böyle önemli bir konuda öğretmenin görüşü alınmaz. Eğitim gibi hassas bir konuda neden eğitimcilere danışılmaz. Eğitim kalitesi yüksek değilmiş... Bu ülkenin milyonlarca genetik mühendisine, milyonlarca nükleer tıpçıya ihtiyacı yok. Durmadan lise açacağınıza meslek liseleri açın mesela. Gençleri kabiliyetine göre yönlendirin. Eğitim kalitesi yüksek değilmiş... Siz kalite arıyor musunuz ki yüksek olsun? Öğretmenler Günü'nde öğretmenliğin kutsallığından bahsedin yeter. BİR ÖĞRETMEN
|