| |
Gül'le Japonya'da
Tokyo: Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ile birlikte Japonya'dayız. Grubumuz küçük ama son derece ilginç ve renkli: Gül ve eşi Hayrunnisa hanımefendi. Dışişleri Bakanlığı'ndan 8 üst düzey görevli, 5 milletvekili (2'si işadamı sıfatıyla, masrafını ceplerinden karşılayarak geldi), 5 işadamı, 3'ü TRT ve Anadolu Ajansı'ndan olmak üzere 5 gazeteci ve 5 de koruma görevlisi. Toplam 30 kişi. Aktarmasız 12 saatlik yolculuk gerektiren gezinin amacı, Japonya'da "Türk Yılı" etkinlikleri. Milyarlarca dolarlık Japon turizm pastasındaki dilimini büyütmek isteyen ülkeler, en az bir yıl süren bu tür tanıtım kampanyalarına girişiyorlar. Şimdiye kadar 6 ülkeye bu imkan sağlanmış, Türkiye 7'ncisi. Bizden önce en başarılı "yıl" düzenleyicileri Yunanistan ve İtalya olmuş. Çünkü kesenin ağzını açmışlar. Türkiye Yılı'nın öyküsünü Gül şöyle anlattı: "3 Kasım 2002 seçimlerinden sonra hükümeti kurma görevinin bana düştüğü dönemde, projeden haberim oldu. Çok ilgi duydum. Hemen gerekli fonların sağlanması için talimat verdim. İşlerin iyi gidip gitmediğini zaman zaman kontrol ettim. Ardından bir yıla yakın süre geçti. Ben ve bakanlığım bilançodan memnunuz..." Bilanço? Onu da Tokyo'daki kadın Büyükelçimiz Solmaz Ünaydın özetledi: "Yıl boyunca hiç boş durmadık. Bir örnek vermemiz gerekirse, sadece son üç ayda 130 etkinlik düzenledik. Hepsi de büyük ilgi gördü. Sergilerimizi 500 bin kişi ziyaret etti. Önümüzde üç ay daha var. Çıtayı daha da yukarıya çıkaracağımıza inanıyoruz." Kişisel gözlemimizi aktaralım; Tokyo'daki ilk günümüzde çevreyi dolaştık. Caddelerde kulağımıza hiç de yabancı gelmeyen bir müzik çalındı. Baktık, tüm bilboardlarda, hem de sesli-müzikli olarak, yarın açılışına katılacağımız "Türkiye'de Üç Büyük Medeniyet" sergisi tanıtılıyor...
Saldırıların faturası Gül iç çekerek, "Bu etkinlikler sonucu önümüzdeki yıl 200 bin Japon turistin gelmesini aşağı-yukarı garantilemiştik. Ama İstanbul'daki terör saldırıları beklentilerimizi aşağı çekmemize yol açtı" dedi. Ve ekledi: "Olsun. Biz bu masrafları yatırım olarak görüyoruz. Bazı ülkelerde çok ısrarcı olmak gerekir. Japonya da bunlardan biri..." Tokyo'da bir hayli Türk seyahat acentası ve tur operatörü var. Onlar da Gül'ün verdiği bilgiyi doğruladılar. Hatta biraz daha karamsar bir tablo çizdiler. Rakamlarla anlatalım. Geçen yıl Japonya'dan Türkiye'ye 86 bin turist geldi. Ancak "net" bilanço 50 bin dolayında. Gerisi Japonya'daki Türk toplumundan yıllık izninde anavatana gidip-gelenler. Bu yılın net turist hedefi 80 bin kişiydi. Ne var ki, İstanbul saldırılarından sonra hem talep bıçak gibi kesildi, hem de ciddi rezervasyon iptali oldu. Tahminlere göre, rakam en kötümser 45 bin, en iyimser 65 bin olacak. 2004 için ise beklenti 160 bin Japon'un tatil için Türkiye'yi seçmesi yönünde. Bunun gerçekleşmesi Japon Dışişleri Bakanlığı'nın riskli bölgeler listesinde Türkiye'nin notunu olumlu yönde değiştirmesine bağlı. Japonya'nın 5 dereceli tehlike skalası var: 4 numara "zinhar gitmeyin" demek. 3 numara, "Dışişleri gitmenizi tavsiye etmiyor" anlamına geliyor. 2 numaranın karşılığı "Can güvenliğiniz için garanti veremiyoruz." Ve nihayet 1 numara, "Tehlike var ama göze alınabilir" mesajını içeriyor. Sıfır ise, "Tehlike yok, iyi tatiller..." Bugün örneğin ABD ve Avrupa sıfır numarada. Türkiye bir, İstanbul ise iki dereceli risk bölgesi. Sorun şu: Japon turistlerin yüzde 75'i İstanbul'u görmek istiyor. İkiz saldırılar sonrası bu yüzden talep düştü ve iptaller oldu. Küçümsemeyin; Japonya yılda 12 milyon turist gönderiyor. İtalya bunun 1.5 milyonunu çekiyor, Fransa ve İspanya'nın payı 1'er milyon turizmcilere göre, harcama yönünden bir Japon neredeyse 6 Alman'a eşit. Gül risk derecesini düşürtmek için epey bastırdı. Sonuçtan umutlu. Sıra bir aksilik olmazsa "Türkiye yılı"nı noktalamak için, kış sonunda Tokyo'ya gelecek Başbakan Erdoğan'da. Bir dizi anlaşmanın imzalanacağı o gezide İstanbul'un risk derecesi de indirilirse, 750 bin Alman'a bedel Japon turistin gelmesi işten değil. Özellikle Akdeniz ve Kapadokya'daki turist işletmelere duyurulur...
|