Samarra'da ne oldu?
Orası neresi? Yani, bize ne! Ne olduysa oldu. Kim bilir, yazı belki de yukarıda başlamış ve bitmiştir; bundan sonrası lüzumsuzdur. İlgiden yoksun bilginin, meraktan yoksun bilmişliğin, tercümeci-şişirmeci ve sadece "bana dokunan yılan"la kifayet eden bir gazetecilikle kuşatılmış okurluğun, seyirciliğin içine nüfuz etmek belki zordur. "Samarra'da ne olduğunu" sormanın da, cevap aramanın da, bu arayıştan sonuçlar çıkarmaya çabalamanın da gündelik hayatımıza bir neması yoktur!
***
Yine de birileri sormalı. ABD'de bile sorulurken, Türkiye medyasının bir kısmının sunduğu kadarıyla, "ABD askeri ile Saddam direnişçileri Samarra'da çarpıştı... İntikam günü: 54 Iraklı öldü" sözde-haberiyle yetinmek ayıptır çünkü. 2x2 terörist saldırıda hemen hemen aynı sayıda insanını kaybederek sarsılan bir toplum, yanı başındaki "intikam günü"nün ne menem bir şey olduğunu merak etmek zorundadır. "Terörist saldırıda ölenler" ile "askeri saldırıda ölenler" arasında, hangi açılardan, hangi pozisyonlardan bakarak nasıl ciddi bir ayrım yapacağımızı... Lanetlediklerimiz-lanetlemediklerimiz arasına, yakınlık-uzaklık, kendi toprağımız-elalemin toprağı dışında, insani açıdan nasıl bir ölçüt koyacağımızı bulabilmek gerekir bazen. İlk gün, ateş emrini veren ABD'li komutanın ağzını da neredeyse yaya bırakarak o başlıkları atıp haberleri "öyle" verenleri, ölenlerin çoğunun, pek çoğunun sivil olması ilgilendirir mi? Öyle olup olmadığını merak etmenin, bunu öğrendikten sonra içinin titremesinin bir kıymeti harbiyesi olamaz mı? İçimizde, hissiyatı ayrımsız bir insan büyütmenin, bunu gazeteci, bunu vatandaş, bunu devlet kılabilmenin hiç mi değeri yoktur? Hiç mi gereği yoktur!
***
ABD'de bir kısım medya, Samarra'da ateş açanlar arasında bulunduğu öne sürülen bir askerin emekli bir albaya yolladığı elektronik mesajı yayınladı. Diyordu ki: "Öldürdüklerimizin hepsinin düşman gerillalar olduğundan emin olabilseydim kendimi rahat hissedecektim; ama öyle değil. Herhalde birçok Iraklıyı daha aleyhimize döndürdük. Çukurdan çıkmaya çabalarken, kendimizi daha derine gömdük." İşgal ettikleri topraklarda, direnişçi filan bir yana, rahatça sivilleri katledebilenler, bunu "terörle mücadele" olarak tanımlayacak... Terörün vahşetini henüz yaşamış ve ölmüş sizi de, "kan kardeşi" olarak, o tarifin kanına, irinine, vahşetine ortaklığa davet edecek... Sivilleri katleden bir "terörle mücadele" nin içine, "sivilleri öldüren terör"e muhatap kalmış sizi de iteklemek isteyecek... Ve siz yuvarlanıp oraya oturacaksınız; Samarra'da ne olduğunu, neden öyle olduğunu hiç merak etmeden. Hindisiyle işgal ordusunu kutsadığında, Bush, "Askerlerimizin teröristlerle burada savaşması sonucu biz ABD'de terörden korunuyoruz" demişti; tam Türkiye dört saldırıyla kana, acıya, dehşete boğulduktan hemen sonra. "Utanmaz" diyemedik; "küstah" diyemedik! Aval aval baktık hindiye.
|