Dün akşam telaşla odamdan indim, yemekte olmam gereken saatte hâlâ otelden çıkamamıştım. Asansörden inip kapıya ilerlerken birden karşıma Prens Charles çıktı...
Pek normal değil tabii. Ben şaşkın şaşkın bakarken koruma ordusu ve Prens asansöre bindi. Gündüz ortalıkta fazlaca güvenlik görmüştüm, ama açıkçası bu güvenlik ordusunun arkasından bir prens çıkmasını beklemiyordum. Bu arada hemen mekan detaylarını belirteyim; şehir Rio de Janeiro, yer Hotel Copacapana Palace'ın lobisi...
"Carioca"lar olarak bilinen Riolular genel olarak sayfiye havasında yaşıyorlar. Sabah saat 06.30'da uyanıp plaja bakınca yürüyen ve koşan birçok insanı görmek mümkün dünyaca ünlü Copacapana Plajı'nda. Günün ilerleyen saatlerinde plaj, ara sokaklardan kendi şezlongu ile gelen Cariocalar ve sahilde şezlong kiralayan turistler ile doluyor. İki grup kadını ayırt etmek kolay, çünkü Riolu kadınların giydiği tangaları giymeye cesaret edecek yabancı yok gibi...
Plajın hemen arkasına Rio'nun en güzel otelleri ve apartmanlar yanyana sıralanmış. Bu sıradaki oteller genellikle beş yıldızlı ve biraz pahalı. Ama bir arka bloğa gidince (yürüyüş ile beş dakika) otel fiyatları düşüyor. İnanın ben orada kalıyorum diye söylemiyorum ama gerçekten "Copacapana Palace" bembeyaz boyalı koloniyel tarzı ile Rio'nun en zarif ve prestijli oteli. "Copacapana Plajı" turistik ve çok kalabalık diyorsanız, 10-15 dakika mesafede Ipanema/Leblon plajları var. Benim en beğendigim Leblon'da, daha çok yerel halk ve daha az turist var.