"Kabe'de, ve Kudüs'te kılınan bir vakit namaz, 100.000-50 bin, 100 bin namaza bedeldir" diye bir hadis var mı?
Hayır, böyle bir hadis yoktur. Olsa da hükümsüzdür. İnsanların ibadetlerinin değeri, manevi derecesinin yüksekliği, ibadeti yaptığı yer ve arazi ile ilgili değil, o kişinin içindeki samimiyet ve ihlasla ilgilidir. Dünyada temiz olan her yer mescittir, her yer Mekke ve Kudüs'tür. Hepsi Allah'ın mülküdür. Yeter ki siz ibadeti canı gönülden Allah rızası için yapın, yüce Allah onu asla zayi eylemez. Bire 10 verir, bire 700 verir ve bire hesapsız verir (Enam Suresi: 60, Bakara Suresi: 261). Bunların hepsi bizzat Kur'an'da ifade edilmiştir. Hiçbir hayırlı iş Allah katında zayi olmaz. Yüce Allah'ın sıfatlarından birisi de adil olmasıdır, adalet sahibi olmasıdır. O nedenle dedikodulara aldırmayın. Mahallenizin camiinde veya evinizde kıldığınız namaz da kabede kılınan namaz gibidir. Allah içindir.
Ana-babaya sahip çıkmayan ve bakmayan evlat da cennete girer mi?
İslamiyet aile hayatına büyük değer vermiştir. Bugün Anayasamızda da aile toplumun temeli kabul edilmiştir. Aile yıkılırsa toplum yıkılır.
Kur'an-ı Kerim'de anaya-babaya iyilik yapmak, onlara ihsan eylemek, yardım eylemek birkaç defa tekrarlanmıştır. İsra Suresi'nde bu konu çok açık biçimde beyan edilmiştir. Ana veya babadan birisi veya ikisi birden evladın yanında yaşlanır kalırsa, onlara üf bile demeyecek, onlara tatlı söz söyleyecek, onlara yardım edecek yani onlara bakacak, yanında besleyip koruyacaktır. Bütün bunlar İsra Suresi'nde Müslümanlara emredilmiştir.
İşte, ana ve babaya iyi davranmayan, onlara bakmayan kimse bu ayetlere karşı gelmiş olur. Allah'a karşı gelen ise, elbette ahirette ceza görür. İnsan Allah'a karşı gelmekten sakınmalı, ana ve babasına iyi davranmalıdır. (İsra Suresi: 22)
Allah'a kalbimizden dua etsek yeterli olmaz mı? Dilimizle de ikrar eylemek şart mıdır?
Duruma göre değişir. Mesela, imanın şartı kalp ile tasdik, dil ile ikrardır. Yani hem kalp ile inanmak, hem de dil ile söylemek gerekir. Namazda duaları da aynı biçimde hem kalp ile tasdik, hem dil ile okumak lazımdır.
Ama yüce Allah'a bir dilekte bulunsanız, bir dua etseniz, bunu sadece kalp ile söylemek yeterli olabilir. Dil ile söylenirse daha da iyi olur. Ayrıca manen tatmin sağlar. Bir şeye niyet ederken sadece kalp ile niyet etseniz yeterli gelir. Ama hem kalp ile karar verip niyet ederseniz, hem de dil ile söylerseniz elbette daha iyi olur.
Kısacası, kalp ile dilin aynı manayı ifade eylemesi elbette daha uygundur. Bütün bunlara rağmen, Allah'ın insanların kalbine baktığını, niyetlerini esas aldığını da unutmayalım. Bir müminin niyeti amelinden daha hayırlıdır.
Kur'an kelimesinin anlamı nedir? Kur'an-ı Kerim ne demek?
Kur'an kelimesi, Arapça'da okunan ve okumak anlamına gelir. Terim olarak ise, Müslümanların kutsal kitabının adıdır. Kur'an-ı Kerim demek ise, şerefli bir Kur'an anlamına gelir. Kerim kelimesi, şerefli, kerametli, muhterem gibi anlamlar ifade eder.
Kur'an-ı Kerim'in inen ilk kelimesinin anlamı da "oku" demek olan "ikra" kelimesidir. İşte Kur'an kelimesi de bu ikra kelimesi ile birlikte "kıraet" okumak kökünden gelmektedir. Hani, bizde "kıraethane" sözündeki kıraet kelimesi. Bir zamanlar kahvehaneler yasaklanmış, bunun yerine "kıraethane" yani okuma evi adı verilmişti. İşte, Kur'an kelimesinin kökü de bu "kıraet" okumak kelimesidir. Daha çok okunan anlamını ifade eder. İsim olarak kutsal kitabımızın adıdır.
İbadetlerimi fazlasıyla yapıyorum. Ama imanımdan emin olamıyorum. Panik halindeyim. Cehenneme gideceğimden korkuyorum. Yoksa ben dinsiz ve kötü bir insan mıyım? Lütfen beni aydınlatır mısınız?
Hayır, bu korkular dinden değildir. Siz dindar bir insan olarak, ibadetini yapan bir kişi olarak ne diye cehenneme gideceğim diye paniğe kapılıyorsunuz? Yüce Tanrı'nın af ve rahmeti sınırsızdır. Eğer insanlar sizin yaptığınız gibi davranmış olsa ve dinde böyle emreylemiş olsa, insanlar dünya hayatı için hiç çalışmazlar... Çünkü o panik hali içinde hiçbir iş başarılamaz. Dolayısıyla sizin durumunuz dinden değildir.
Siz de panik atak denilen veya takıntı hastalığı adı verilen bir rahatsızlık vardır. Siz derhal bir psikiyatriste başvurun, durumunuzu anlatın. Size yatıştırıcı ilaçlar verecektir. Bu rahatsızlığın tedavisi vardır. Çok da zor değildir. Ama mutlaka bir sinir hastalıkları uzmanı doktora başvurun, rahata kavuşursunuz. Bu konu hoca işi değil, psikiyatrist konusudur. Geçmiş olsun.
Sağlıkçıyım. Üzerime hastanın idrarı sıçradığında, ya da edep yerini gördüğümde abdest ve gusül gerekir mi?
Hayır gerekmez. Abdest almanın gerekli olduğu durumlar ile gusül yapmanın gerekli olduğu durumlar bellidir. Bu durumlar arasında bir başkasının ayıp yerini görmekle abdest veya gusül bozulur diye bir konu yoktur. İdrar sıçraması ise, o da gusül ve abdest bozulmasına sebep olmaz. Ancak, çok fazla olursa yıkamak gerekir. "Bir elin avuç içi büyüklüğünce ıslaklık olursa, ondan daha azı namaza zarar vermez" denilmiştir. Ama öyle iğne ucu gibi veya bir iki damla sıçrama namazı bozmaz. Esasen bu türlü şeyleri insan duruma göre temizler.
Siz sağlıkçı olarak sevap bir meslek yapıyorsunuz, mazeretleriniz olabilir. Bunların günahı değil, sevabı olur. Bir hastaya bakıyorsunuz, ne kadar büyük sevaptır. Bazı meslekler böyle, hem devletten para alır, ücret alır, hem de Allah'tan sevap alır. Ufak tefek hatalar da af olur, içiniz rahat etsin, hizmete devam eder.