Orgeneral Tuncer Kılınç dün yaptığı bir konuşmada Avrupa Birliği'ne sert eleştiriler yöneltti ve Tükiye'nin Rusya ve İran'ı yanına alarak yeni bir ittifak arayışı içine girmesini önerdi.
Kılınç "Şahsi görüşlerimi açıklayacağım" dedi ama; yer İstanbul Harp Akademileri Komutanlığı, konu "Türkiye'nin Etrafında Barış Kuşağı Nasıl Oluşur", konuşan da Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri olduğuna göre, söylenenleri şahsi olarak kabul etmek pek mümkün değildir.
Kılınç Türkiye'nin en kıdemli askerlerinden biridir.f Milli Güvenlik Kurulu da ülkemizin en etkin kuruluşlarından biridir.
Herhalde dün kamuoyu önünde söyledikleri ile Kılınç'ın yüreğinde yatan inançlar ve işini yaparken kendisine rehber olan düşünceler farklı değildir.
Kılınç'ın söylediklerinde birçok açık ve çok müphem olan da diğer iki nokta var.
Açık olan AB karşısındaki düşünceleridir. Kılınç AB'nin Türkiye'yi hiçbir zaman üye olarak bünyesine almayacağına inanıyor. Kuruluşun Türkiye'nin menfaatlerini ilgilendiren sorunlara tamamen menfi baktığına inanıyor.
Bir şey bundan açık söylenemez. Bu sözler, Orgeneral Kılınç ne derse desin, ordunun veya ordu içerisindeki bir kesimin AB üyeliğine karşı olduğu biçiminde değerlendirilecek.
Açık olmayan, Kılınç'ın Türkiye'nin Rusya ve İran'la bir işbirliği (ittifak?) arayışı içine girmesi konusunda söylediği sözlerdir.
Türkiye'nin AB'ye alternatif olarak "Amerika'ya yakın görünen" Rusya ve "Amerika'yı gözardı etmeksizin" İran ile işbirliği arayışları içine girmesi, dış politikada köklü bir değişiklik anlamına geliyor. Ve akla birçok sual getiriyor.
Ne biçim bir işbirliği olacak bu? Rusya ve İran ile bir ortak pazar kurulmasını mı düşünüyor Sayın Orgeneral, yoksa düşündüğü ittifak askeri mi? Rusya ve İran'dan bu konuda kamuoyununfhaberi olmadan gelen yaklaşımlar mı var?
Askeri ve ekonomik çıkarlar açısından Türkiye'nin bu iki ülke ile çıkarları örtüşüyor mu çatışıyor mu?
Örneğin, İran ile bir ittifak içerisindeki bir Türkiye, Orta Asya politikasını nasıl yürütecek. Buralarda İran ile rakip miyiz yoksa ortak bir ideal mi kovalıyoruz? Özellikle bu konuda Hazar üzerinde hem Rusya hem de İran ile çatışan Azerbaycan'ın düşüncelerini öğrenmek ilginç olacak.
İlginç başka bir konu, agresif bir biçimde laik olan Türkiye ile din devleti olan (ve bu modeli başta biz olmak üzere başka ülkelere ihraç etmek isteyen) İran'ın din konusunda nasıl uzlaşacağıdır.
Kuzey Irak politikalarımız uyuşacak mı?
Rusya ile ilgili de sorular var. Kılınç yeni işbirliği arayışlarında "en uygun tarzı, Amerika'ya yakın görünen Rusya"da görüyor. Ama Rusya'nın Amerika'ya yakın olması ne kadar kalıcıdır acaba? Ve kaderi bir kişinin elinde olan Rusya'nın politikalarının sürekliliğine ne kadar güvenilebilir?
Rusya'nın Kafkaslar'da, özellikle Çeçenistan'daki politikası, Türkiye'nin bu konulardaki politikaları ile ne kadar bağdaşacak?
Her iki ülke ile ittifak arayışı, dış politikamızın temel direği olan ABD tarafından nasıl karşılanacak? Ve NATO tarafından?
Türkiye halkının önüne konacak model -AB'yi çöpe attıktan sonra- Rusya ile İran mı olacak?
İran ile Rusya'nın ekonomik bağlamda AB'nin, askeri bağlamda NATO'nun yerini tutamayacağını benim gibi bir amatör bile görebiliyor.
Bunları Kılınç'ın görmemesi mümkün olmadığına göre Sayın orgeneral neden söylemiş olabilir bu balistik sözleri? Balistik ve AB karşıtı lobinin çok hoşlanacağı sözleri? Tam AB konusunda tartışma bu kadar kızışmışken Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri neden manevi ağırlığını AB karşıtı lobiden yana koydu?
Bu konuda bizi ancak sayın orgeneralin kendisi aydınlatabilir. Veya hükümet.