Türkiye'nin AB yolu üstünde dün beklenmedik bir patlama oldu. Hareketin askerden gelmesi olayın önemini arttırıyor..
Harp Akademileri'nde düzenlenen bir sempozyumda MGK Genel Sekreteri Orgeneral Tuncer Kılınç "Türkiye AB'den en ufak bir yardım görmemiştir. AB, Türkiye'yi ilgilendiren sorunlara menfi bakıyor" dedi.
Sonra da epey tartışılacağı belli olan şu öneriyi ortaya attı:
"ABD'nin de rolünü unutmadan Türkiye'nin, Rusya Federasyonu ve İran'ı da içine alacak şekilde bir arayış içersinde olmasında fayda buluyorum.."
Orgeneral Kılınç bunun "şahsi görüşü" olduğunu söyledi ama mensubu olduğu yapıdan etkilenmemesi düşünülemez.
Bu açıdan bakınca Türk Silâhlı Kuvvetleri'nin mevcut şartlarda AB üyeliğine karşı olduğunu mu anlamak lâzım?
Bir gün önce Mesut Yılmaz, AB karşıtı çevrelere seslenirken "Kimse askerlerin arkasına saklanmasın. Askeri kesimin AB'ye karşı çıktığına inanmıyorum" demişti.
Mesut Yılmaz yanıldı mı?
Askerlerin arkasında saklananlar doğru bir seçim mi yapmış oluyorlar?
Alternatif olamaz..
Bizce hayır.. Alternatif ararken, işbirliği yapılacak ülkelerle hangi çıkarlarımızın örtüştüğüne bakmak lâzım.
Rusya ve İran'la örneğin Kafkasya'da, Orta Asya'da, Irak'ta, Körfez bölgesinde menfaatlerimiz ne kadar uyuşuyor?
İnandığımız değerler İran'la bizi aynı zeminlerde buluşturabilir mi?
Bunlara baktığımız zaman tarihsel hedef ve özlemlerimiz konusunda Avrupa Birliği üyeliğinin yerine geçebilecek bir alternatifin mevcut olmadığı görülecektir.
Sadece son istihbarat raporları bile bize İran yolunu kapatan sebebin rejim farkından ibaret olmadığını gösteriyor.
Dün açığa çıkan bir rapor, İran istihbaratının PKK'yı silâhlı eylemlere tekrar başlaması yönünde ikna etmeye çalıştığını ortaya koydu.
Köstek değil destek..
Avrupa Birliği'ne üyelik bir siyasi karardır ve bu karar verilmiştir. Genelkurmay da bu hedefi desteklediğini defalarca belirtmiştir.
Askerleri, AB'nin güvenlik gereklerimize anlayış göstermemesi tedirgin ediyor.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kıvrıkoğlu bazı Avrupalı müttefiklerimizin açıkça, bazılarının örtülü biçimde Türkiye'ye yönelik terörü desteklediklerini söylüyor.
Bunu siyasetçilerimiz de söylüyor.
Askerin amacı, AB ilişkilerini teslimiyet çaresizliği içinde yürütmemektir. Yani Türkiye'nin İspanya, Portekiz, Fransa gibi ülkelerden farklı olduğunu AB'ye kabul ettirmektir.
En azından ilk aşamada PKK'yı, DHKP-C'yi terörist örgütler listesine aldırmaktır.
MGK Genel Sekreteri'nin sözleri, bu amaçta hükümetin elini güçlendirmeye yönelik bir destek olarak algılanmalıdır.
Yoksa ABD başkanlarından Carter'in ulusal güvenlik danışmanı, ünlü stratejist Brzezinski'nin gördüğünü askerler de görüyor:
"Türkiye'nin güvenliği için Amerika bir sigortadır. Ama Türkiye'nin demokratik geleceği Avrupa'dır!"