|
|
Neler oluyor!
Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz'ın, "Orduyu Avrupa Birliği'ne karşı gibi göstermenin yanlış" olduğuna dikkat çekmesinin üzerinden 24 saat geçmeden Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Orgeneral Tuncer Kılınç, Yılmaz'ı tekzip eder ve millete Türk Silahlı Kuvvetleri'nin görüşünü (her ne kadar şahsi görüşüm dese de) deklare eder gibi Avrupa Birliği'ni yerden yere vuruyor... Komutanlar o denli tepkili ki; Orgeneral Kılınç, yıllardır Türkiye'nin savunma refleksinde en büyük düşman olarak gördüğü iki ülke olan Rusya ve İran'la işbirliğini bile AB'nin karşısına alternatif olarak koyuyor...
Peki neden? Neden bir orgeneral, Avrupa Birliği'nin;
Hıristiyan kulübü olduğu...
Modern sömürgecilik yaptığı...
Türkiye'yi içine almayacağı...
Ve ileride ülkeyi milli çıkarlarını koruyamaz hale bile sokacağı...
Yolundaki görüşlere katıldığını açıklıyor...
Neden? Acaba Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Orgeneral Tuncer Kılınç Mesut Yılmaz'ı güç durumda bırakarak uzak bir ihtimal de olsa "Beyaz Enerji Operasyonu" sırasında sergilediği asker karşıtı tavrın rövanşını mı alıyor?
Acaba Silahlı Kuvvetler, Avrupa Birliği'nin Türkiye'nin iç işlerine karışmasını, Kıbrıs, Kürt, Ege ve PKK'nın siyasallaşması dayatmaları karşısında siyasilerin suskunluğunu artık içine mi sindiremiyor da Batı'ya gözdağı veriyor?
Veya asker, AB'nin de oyaladığı Türkiye'nin giderek yalnızlığa itildiğini sezdi de mi rest çekiyor?
***
SON SÖZ: Bu soruların yanıtlarını net olarak bilmiyorum... Ama bildiğim bir tek gerçek var; o da 7 Mart 2002 Türkiye-AB ilişkilerinde bir milat olacak... Bu ya yıllardır süren kapıda bekletilmeyi bitirecek, ya da Türkiye kapıdan dönüp gidecek...
Kentlilik bilinci!
Pendik Belediye Başkanı Erol Kaya alkışlanacak bir projeye start veriyor; Kentlilik Bilincini Geliştirme... İşin özü; İstanbul'u benimseyen, sahiplenen bir nesili yetiştirme... Toplumu; yere tükürmeyen, halısını üst kattan silkelemeyen, parktaki çiçekleri çiğnemeyen, otosunu sokakta yıkayıp sabunlu suları caddeye süpürmeyen, sabah karşılaştığı insanlara "Günaydın" diyen, çevreye duyarlı ve saygılı insanlar haline getirme... Peki bu mümkün mü? Bence hayır!
Çünkü İstanbul'da yaşayanlardan önce, İstanbul'u yönetenlerin kentliliği özümlemiş olmaları gerekmez mi? Örneğin; 30 kamyon molozu rekreasyon alanındaki çimlerin üzerine döktüren ve 3 ay ellemeyen İSKİ yöneticilerini, çevre düzenlemesi adı altında çevreyi katleden, yandaşlarına iş veren belediye yetkililerini, bağış alıp kentin çevresinde gecekondu kuşağı yaratan belediye başkanlarını eğitmeden, kentlileştirmeden, İstanbul'u sevdirmeden halkı eğitmek, kentlileştirmek mümkün mü?
Yanlış yorum!
Milliyet, soygunculardan birini öldüren, diğerini yaralayan banka güvenlik görevlisi için "Kahramanlığın dozu kaçtı" başlığını kullanmış... Haberde şöyle diyor; "Güvenlik görevlisi paraları alıp kaçan iki soyguncuyu arkadan (Sanki kalleşlik etmiş gibi) ateş ederek öldürdü... Soygunculardan biri işsiz (işin içine acındırma giriyor) petrol mühendisi, diğeri ise babası kalp hastası olan (bir acındırma ve mazeret yaratma daha) marangozdu!"
Bu bana göre çok tehlikeli bir yaklaşım... Eğer gazetenin yorumu doğrultusunda bir kamuoyu oluşursa hiçbir güvenlik görevlisi "dozu kaçırmamak, başına iş açmamak için" banka soymaya kalkanlara canını ortaya koyup mani olmaz... Ve toplum, işsiz ve babası hasta olan herkesin soygunculuk yapmasını mazur görür...
Balıbey; lisedeki cami ne oldu?
Üskudar'daki Özel Gaye Lisesi'nde cami olduğu yolundaki yazım üzerine telefon edip, soruşturma başlattığını söyleyen Milli Eğitim Müdürü Balıbey'e soruyorum; haftalar geçti, cami görülmemesi için perdelendi... Soruşturma bitmedi mi?
Fıkra
Feministler!
Feminist kongresinde Amerikalı kadın söz alır: "Ben çok iyi bir şirketin genel müdürüyüm, bir gün alışveriş yapmaktan bıktım ve kocama dedim ki; 'Bundan sonra alışverişi sen yapmalısın.' Birinci gün yapmadı, ikinci gün yapmadı, üçüncü gün yaptı..."
İngiliz kadın kürsüye gelir: "Ben uluslararası bir şirkette üst düzey yöneticiyim. Bir gün kocama dedim ki; 'Bulaşık işlerine artık sen bakmalısın.' Birinci gün yapmadı, ikinci gün yapmadı, üçüncü gün baktım yaptı..."
Fadime çıkar kürsüye: "Ben de bir gün kocama dedim ki, 'Ben bu çamaşır işinden bıktım. Bundan sonra çamaşırları sen yıka.' Birinci gün görmedim, ikinci gün görmedim, üçüncü gün şişlik inmeye, gözüm yavaş yavaş görmeye başladı."
Kırmızi kart
Nijerya bile IMFyi kovarken bizde doğru veya yanlışına bakmadan bir dediğini iki etmeyenlere...
Hay ağzını ÖPEYİM!
Ahlâklı yaşayanların enayi olarak değerlendirildiği bir toplum olmayı başardık... (Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün)
ALKIŞ
Türkiye Eğitim Gönüllüleri'nin kampanyasına destek vererek, satışlarından elde edecekleri gelirin bir bölümünü çocukların eğitimine ayıran firmalara...
Doğru SÖZ
Gençlikte günler kısa, yıllar uzun; yaşlılıkta günler uzun, yıllar kısadır...
YUH!
Çanakkale Şehitler Abidesi'ni 41 yıldır tamamlayamayanlara...
Erbakan'a artık emanetçi değil, veliaht gerekiyor...
|
|
|
|