F.Bahçe bir garip takım. Ne kadar ağır adam varsa sahada. Bunu anlamak mümkün değil. Uche takımın en ağır futbolcularından biri, topa ikinci hamleyi yapamıyor. Defansta ayakta durabilen bir Mustafa Doğan var. Ama o da futboluyla değil, itiş kakışla bir şeyler yapmaya çalıştı. Orta sahan yok. Solda çok kötü bir Abdullah, Andersson'a verdiği gol pası dışında hiçbir iş yapmayan Ogün. Sağda Fatih kademeye hiç giremediği için takım iki gol yedi.
Maçın kader anı ise F.Bahçe 1-0 öndeyken Yusuf'un kaçırdığı pozisyondu. Her futbolcu gol kaçırır, ama F.Bahçe'de oynayan bir futbolcu kaleci ile karşı karşıya kalmışsa golü yapmalı. Kaldı ki; yanında Andersson da boştu.
Ardından A.Gücü'nden Faruk Namdar'ın olağanüstü golü geldi. Üstüne iki gol daha. Hem de bunları göstere göstere attılar. Oysa bu goller idmanda bile yenmez. Ama herkes kafasına göre oynayınca, bunlar olur.
Bakın sahadaki iki takıma. Sanki A.Gücü Fener gibi, Fener de A.Gücü gibi oynuyordu. Futbol oynayan taraf A.Gücü'ydü. Topla uğraşan, kavga eden, iki pas yapamayan takım da F.Bahçe idi.
Forvetin yok, orta sahan iki pas yapamaz, mücadele edemez, defansın ne hava topu alır, ne topu oyuna sokar, ne de kademeye girer. O zaman bu takım nasıl şampiyon olacak? İlk 11'deki oyunculardan 'Şu iyiydi' denebilecek biri var mı? Şu takımdan Rüştü dışında kaç kişiyi A.Gücü'ne alırsınız? Sahada bir şeyler yapmaya çalışan bir Hakan var ama o da ikinci yarı oyuna alınıyor. Ali Akdeniz iyi de oynasa, kötü de oynasa sahadan ilk çıkan oluyor.
Tabii bir takım bu kadar kötü oynarsa hakemle de uğraşır, sertlik de yapar ve kırmızı kartları da görür.
F.Bahçe hakem hatasıyla ya da penaltısı verilmediği için değil, kötü oynadığı için yenildi. Bir maça bakıp takımda bir kıpırdanma var diyoruz. Ama ertesi hafta hayretle görüyoruz ki; herşey eskisi gibi.