Bunun adı ne?..
Futbol terörü mü?..
Aşırı sevgiyle, büyük tutkuyla başlayan yolculuğun hüsranla bitmesinin getirdiği isyan mı?..
Kişinin gözünün dönmesi, kontrolden çıkması mı?
Bu öfkenin adı ne?..
Trabzon'da bir grubun yarattığı futbol terörünü nasıl açıklamalıyız..
Hem kendine, hem arkadaşına, hem kulübüne; hem de kendi rahat etsin diye yapılmış koltuklara zarar vermenin bir anlamı olabilir mi?..
Müslüm Gürses konserlerini gözünüzün önüne getirin..
"Baba Müslüm" sevgisiyle yanan, onun şarkılarıyla coşan, duygularını, kendilerini jiletleyerek dışa vuran kişilerle, Trabzon'daki olaylara imza atanların farkı var mı?..
Bu nasıl bir duygudur, bu nasıl bir alt kültürdür ki, sevinç ve üzüntü anında ilk davranış, şiddet oluyor..
Etkin olan; kırıp dökmekten, yakıp yıkmaktan, zarar vermekten zevk alma, tatmin olma duygusudur..
Peki buna vandalizm diyebilir miyiz?..
Biraz zorlama mı olur?..
1 Mayıs 1996 günü Kadıköy'de çıkan olayları hatırlayın.. Göstericilerden biri.. Genç bir kız yürüyüş yaparken elinde sopayla yoldaki çiçekleri kırıyordu.. Bir gün sonra aynı parka gelip, o çiçekler karşısında oturmak isteyeceğini aklına getirmeden.. Çiçek bu, ne suçu var demeden.. Öfkesini, çiçekleri yok ederek bastırmaya çalışıyordu..
Tıpkı, Trabzon'da koltukları kıran gençler gibi.. Onlar da yenilginin acısını koltuklardan çıkarıyorlardı..
Aslında Kadıköy'deki çiçek de, Trabzon'daki koltuk da araç.. Önlerine çıkan simgeler..
O zaman Trabzon'daki olaylara vandalizm demesek bile vandalizme giden yolun ilk kilometreleri diyebiliriz..
Saldırgan bir kimliğin bir anda iradeyi teslim almasının ilk göstergeleri diyebiliriz..
Böyle olmasa.. İki adım ötelerindeki.. Aynı tribünü paylaştıkları.. Aynı heyecanı duydukları.. 85 dakika omuz omuza bağırdıkları o adamı görürlerdi..
Çocuğunu kolları arasına alıp korumaya çalışan o Trabzonspor taraftarını hissederlerdi..
Ama hissetmediler, algılamadılar..
Şiddete başvurarak tatmin olma duygularına onu da kurban ettiler..
Kısa bir izin, sadece üç gün. Cumartesi görüşmek üzere.