Sezer'in, Bayram Meral'e aktardığı "duyguları" hakkında tek satır yazmadım.
Çünkü duygu kişiye özeldir, karışamayız. Kamuya ve tartışmaya açık olan şey "düşünce"dir. Sayın Sezer, siyasetçilerden nefret ediyorum, dese, eleştirebilir misiniz?..
İstediğinden istediği kadar nefret edebilir.
Öte yandan, bir sanığın hüküm giymeden "hırsız" olarak nitelenmesi de asla "düşünce" sayılmayacağına göre, ortada eleştirilecek bir mevzu kalmamış oluyor.
Seçim gerekiyor mu?
Fakat Sezer, "Biz AB'ye karşıyız, Sevr'i hortlatmaya çalışıyorlar" derekesinde, korkunç gerici bir tezle ortaya çıkan TÜRK-İŞ'e, hükümeti şikayet etmiş olunca insanın diline gelen ilk söz "Allah iyiliğinizi versin" oluyor...
Bir tahayyül edin...
Sezer, hükümete verip veriştiriyor, Bayram Meral de "O da bir şey mi efendim" diyor, "AB'ye girmeye çalışmakla da Sevr'cilerle ittifak yapıyorlar!"
Popüler diyalog bununla da kalmıyor, Sezer'in "seçimden başka çare görmediği" izlenimi temayüz ediyor.
Peki, seçim gerektiği görüşü doğru mu acaba?
Seçim yapılırsa ne elde edilir?
Türkiye'nin şu dönemde içinden geçmekte olduğu "karmaşık süreç", seçimle çözülecek bir süreç midir?
Biz biliyoruz ki, bütün krize rağmen hükümet, uluslararası konjonktürün baskısıyla reformları sürdürmeye çalışıyor.
Son 15 yılın popülist, hedefsiz hükümetlerinin tersine, büyük reform çabası gösteriyor ve hiç birini de doğru dürüst anlatamıyor.
Yani, neredeyse kendileri de farkında olmadan bir "misyon"un içine sürüklendiler.
Aleyhine çalışıyor
Anayasa değiştirildi bu ülkede, bir sürü temel yasa değişiyor, fakat kriz sebebiyle "ekmek ve işsizlik" ön plana çıkıyor.
Hükümet, bu çizgiyi, aleyhlerine biriken halk öfkesine rağmen sürdürüyor.
Bir hükümet düşünün ki, her geçen gün kendi kuyusunu kazmakta ve kendi aleyhine çalışmaktadır.
Dikkat buyurun!..
Bu ortamda bir seçim ne yapar?
Hiç kuşku yok bu hükümeti siler süpürür...
Peki hükümetin silinmesi bizim umrumuzda mı?
Hayır, yapmaya çalıştığı reformlar umrumuzda, hem de çok!..
Kaldı ki seçimde yerine gelecek bir hükümetin bu reformlara nasıl bakacağı da kuşkuludur..
Bizzat Sezer'in "hırsızlar" olarak nitelediği, bir sürü beyinsizin de "asın o herifleri" diye kuyrukçuluk yaptığı bankacıları, yargıya gönderen bu hükümet değil miydi?
Bizde, tabii ki basında, aslında celeplik yapması gerekenler, düşünce üretmeye kalktığı için, solculuğu, cuntacılığı, kemalistliği, halkçılığı ve devletçiliği kimeye bırakmadıkları gibi gözleri dönmüş vaziyette; DGM yasası çıktı diye, "Eyvah, sanıklar CMUK'tan yararlanacaklar" düzeyinde bir "hukuk lağımının" içine yuvarlanabiliyorlar.
Recep Tayyip faktörü
Hükümet, Kıbrıs meselesini çözmeye, AB ilişkilerini güçlendirmeye ve Ortadoğu barışını kurmaya çaba harcıyor.
İçerde ise, ekonomik kriz sebebiyle tasavvur bile edemeyeceği bir halk öfkesini göğüslüyor.
DYP ile Fazilet ise tarihinin en güçsüz döneminde...
Peki, bir seçim kime yarar?
Herhalde herkesten fazla Recep Tayyip Erdoğan'ın işine yarar!
Türkiye çok istiyorsa Recep beyi de başbakan yapabilir!
Fakat şu aşamada, Recep'lerin mutlu edilmesi değil, Türkiye'nin giriştiği reformların tamamlaması önem taşıyor.
Kendini "halkçı" zanneden bir sürü salak medyacı gibi, Recep Tayyip'in seçim dolmuşuna binemeyeceğim.
Reformları tercih edeceğim!
Kusura bakmasınlar!