Bundan bir yıl kadar önceydi...
HADEP'in o dönemki Genel Başkanı Ahmet Demir bazı gazetecilerin yönetici ve yazarlarına Maçka Oteli'nde bir yemek vermişti... O yemeğe Sabah'tan davet edilenler arasında Can Ataklı da vardı...
İşlerinin yoğunluğu nedeniyle gidemeyeceğini, kendisi yerine benim katılmamı rica etmişti...
Bunun üzerine o geceki yemekli toplantıya ben katıldım... Sonrasında izlenimlerimi de Can Ataklı'nın köşesinde yazdım...
İşte o yemekli toplantıdan bugüne dair birkaç izlenim notu...
........
DEP Genel Başkanı Hatip Dicle, Sabah'ta o dönem yazmakta olan Güneri Cıvaoğlu'na 17 Şubat 1994 günü PKK bombası ile şehit edilen Tuzla Yedeksubay öğrencileriyle ilgili şu açıklamayı yapmıştı:
"Bu öğrenciler masumdur, ama savaşta askeri hedef teşkil ediyorsa masumların da öldürülmesi kuraldır. Üstlerinde askeri üniforma vardı.
Askeri üniforma taşıyanlar hedef değil mi? Cenevre anlaşmasına göre askeri hedefler vurulur, sivil hedefler vurulmaz. Devlet de sivilleri vurmamalıdır."
Geçmişte bu ve buna benzer birçok ifade yer almıştı basında.
"Kitle partisi olmak istiyoruz" diyen, HADEP'in o dönemki genel başkanına bu sözlerin Türkiye'de yarattığı infiali hatırlatıp sordum:
"Bir iç hesaplaşma yaptınız mı? Bu tavrı onaylıyor musunuz?"
Cevabı, 15 yılı aşkın bir süredir devam eden dönemin sonuçlarının çok ağır olduğu yönündeydi; "Şiddet içermeyen çözüm önerilerini destekliyoruz" dedi.
Ardından kitle partisi olma yolunda katettikleri mesafeden bahsetti.
Kürt partisi olmak yerine "Türkiye'nin partisi olmak istiyoruz. Bunu takiyye olsun diye değil, samimi duygularımız olarak burada
açıklıyorum" dedi.
Ahmet Necdet Sezer'in Cumhurbaşkanı olması ile gelecek adına umutlandıklarını, Türkiye'de değişim konusunda bir konsensus
oluştuğunun altını çizdi...
Bunun üzerine bir kitle partisi olma iddiasındaki HADEP'in Türkiye ile ilgili ne gibi yeni hazırlıkları olduğunu sordum. Başkanlık, yarı başkanlık sistemleri hakkında ne düşünüyorlardı.
Arızalarının giderilmesi şartı ile Parlamenter sistemden yana olduklarını söyledi.
Ve ardından "Genel bir af" beklentisi içinde olduklarını belirtti.
Kendilerine bununla ilgili ulaşan bir duyum olup olmadığını sorduğumda ise "Var, dağdan inmek istiyorlar" dedi.
Söz bir ara medyanın kendilerine haksızlık ettiği konusuna gelip takıldı.
Leyla Zana'nın Meclis kürsüsünden yaptığı ajitasyondan başlamak üzere, Dicle'nin Sabah'ta yayınlanan o sözlerine dek birtakım yanlış,
kamuoyunu infiale sürükleyen eylemlerden bahsettim.
PKK ile iç içe geçmiş bir siyasi fotoğrafın sorumlusu olarak biz gazetecileri görmelerinin doğru olmayacağını, hatayı kendilerinde
aramaları gerektiğini hatırlatıp, "Aynaya kızılmaz" dedim.
Bu sözlerimin üzerine Demir, bu yanlış görüntünün Kürtler'in geniş bir kesimi tarafından destekleniyor olmasından kaynaklandığını belirtip, "PKK yasadışı bir siyasi organizasyondur. Biz Türkiye Cumhuriyeti'nin kurallarına göre kurulmuş bir siyasi partiyiz" dedi.
Kesin bir dille Kürt milliyetçisi bir parti olmayacaklarının altını çizdi. Ama, sohbetin özel kesiminde ortaya çıkan böylesi bir
fotoğrafa da hayır diyemedi.