kapat
14.12.2001
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
 RAMAZAN
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 İSTANBUL
 NET YORUM
 HYDEPARK
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 GOOOOL
 DİYET
 TATLILAR
 SAMANYOLU
 CİNSELLİK
 TELE ŞAMDAN
 WEEKEND
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 CANLI
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
"Global Mevlânâ"

Demiştim ya... Derme çatma bir tören için, basket potalarının gölgesi altında bir "sema gösterisi" için akın akın Konya'ya gidiliyor yıllardır ama, Hani nerede Mevlânâ üzerine Türkiye'nin başını çektiği ve içine taşra politikacılığı sokuşturulmamış bir yayın ve araştırma hamlesi?..

"Ne olursan ol, gene gel" kolaycılığına sığınmış hafif ve modaya uygun bir Mevlânâseverlik yerine, hani nerede uluslararası Mevlânâ araştırmaları sempozyumları ve cidden Mevlânâ'yı öğrenme çabaları?..

Bugün Tempo dergisini elime alınca şaşırmadım desem yalan olur!

Sevgili Kerem Çalışkan köprülerin altından akan suları, bahçenin duvarını delip geçen yeni filizleri iyi farkeder; hemen hisseder...

Yayın direktörlüğünü yaptığı derginin kapak konusunu "Global Mevlânâ"ya ayırmış Kerem...

"Dünyanın İslam'ı masaya yatırdığı bir dönemde, Mevlânâ güneş gibi parlıyor. Bütün dünyada Mevlânâ cemaatleri, Mevlânâ dernekleri kuruluyor. Bunların sayısı hızla çoğalıyor. 21. Yüzyıl Mevlânâ'yı keşfedip selamlıyor. Ama Türkiye'de Mevlânâ sahipsiz. Ne bir Mevlânâ Enstitüsü var, ne Mevlânâ Merkezi. Gençlik Mevlânâ'yı lise kitaplarının ötesinde tanımıyor" diyen Kerem, 11 Eylül sonrası dünya Mevlânâ'ya daha dikkatle eğilirken Türkiye'nin bunu fark etmediğini vurguluyor.

Tempo'da Nilüfer Kas'ın yaptığı haberde ise şu gerçeğin altını çizilmiş:

Kültür Bakanlığı 1992 yılında Mevlânâ Kültür Merkezi proje yarışması açtı. Proje inşaatına 1993 yılında başlandı, bugüne kadar ancak yüzde 5'i tamamlanabildi. (Ben de diyorum ki; insaf, 9 yıl geçmiş! Ama iş törenlerde Mevlânâ üzerine nutuk atmaya gelince siyasiler sıra kapma yarışında en baştalar!)

***
Bu arada, Coleman Barks çevirisi ve The Essential Rumi adıyla yayımlanan Mevlânâ'nın dizelerinin yalnız ABD'de 500.000 satması üzerine geçenlerde (1 Aralık) Guardian'da çıkan değerlendirme de ilginçti. Mevlânâ "Nihilist kapitalizme bir alternatif olarak" görülüyordu.

Bize gelince; Mevlânâ konusunda resmi çevrelerin son yıllarda yaptıkları en büyük ilerleme(!) galiba Nazım Hikmet'in "Ben de müridinim işte Mevlânâ" adlı şiirini keşfetmek olmuştu.

"Sivil" hayatlarımızdaki Mevlânâ'ya gelince "Ah ne güzel söylemiş!" veya "Aşk adamıymış canıııım!"dan bir arpa boyu ileri gidildiğine pek şahit olmadım doğrusu...

Oysa önemsiyorsak Mevlânâ'yı; "hap" kitapları bırakıp, Mevlânâ'yı geniş bir tarih ve hayat perspektifi içinde ele alıp düşünmeliyiz.

Belki Artificial Intelligence veya Matrix'ten Bağdadi'ye, Mevlânâ'ya, hatta gnostiklere kadar uzanan yolu uzaktan da olsa seyretmenin hazzını çıkarmalıyız.

Uzun, upuzun bir yol. Güneş gözleri kamaştırıyor. Bedenler bitkin ama, ruhlar ateşli...

Krizin vurduğu aşklar
Bİr okurumun "Ben de baharı bekliyorum" adlı yazım üzerine gönderdiği mektuptan şu parçayı buraya almadan yapamazdım:

Krizde insanlar işsiz, fabrikalar üretimsiz, kediler çöpsüz kaldı da... Hayatlar nesiz kaldı? Mesala sevgilisiz kalanlar. Krizin kafamızı yerden yere vurduğu, yarınımızı çaldığı günlerde sevgiliye edilen hoyratça sözlerle aşkı kıranlar...

Fabrikalar tekrar üretir, insanlar işlerine geri döner de; hatta her şey kriz öncesinden daha iyi bile olabilir de... Giden sevgili bir daha gelir mi?

Hani 'herkes işine dönsün' kampanyaları yapılıyor ya; 'herkes aşkına dönsün' kampanyası da yapılmalı. Krizin yorduğu bedenler, dudaklar, kalpler birbirlerinden özür dilemeli!"



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır