kapat
14.12.2001
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
 RAMAZAN
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 İSTANBUL
 NET YORUM
 HYDEPARK
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 GOOOOL
 DİYET
 TATLILAR
 SAMANYOLU
 CİNSELLİK
 TELE ŞAMDAN
 WEEKEND
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 CANLI
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
"Lanetliler Bahçesi"ne doğru...

Önce eski bir İran efsanesi:

Genç yaşta tahta çıkan bir Şah, ilk iş olarak Dünya Tarihi'ni öğrenmek istemiş. Ülkenin saçlı sakallı bilginlerini çağırmış:

- Kullarımı doğru dürüst yönetebilmek için, Dünya Tarihi'ni öğrenmem gerek, demiş. Gidip çalışın, bana ayrıntılı bir Dünya Tarihi yazın...

Saçlı sakallı bilginler, yerlere kadar eğilmişler:

- Emredersiniz efendim, demişler.

Hep birlikte kuytu bir yere gidip çalışmaya başlamışlar...

Aradan geçmiş bir yıl. Bilginlerden ses seda yok.

Aradan geçmiş beş yıl. Bilginlerden ses seda yok.

Aradan geçmiş on yıl. Bilginlerden ses seda yok...

Şah, arada sırada haber gönderiyormuş:

- Ne oldu bizim Dünya Tarihi, diye..

Saçlı sakallı bilginler:

- Henüz bitmedi çalışıyoruz, diyorlarmış.

Aradan geçmiş yirmi beş yıl...

Nihayet saçlı sakallı bilginler, kırk deve yükü kitapla gelip dayanmışlar Saray'ın kapısına...

Şah, kırk deve yükü kitabı görünce:

- Ben, demiş, bu kadar kitabı okuyamam. Gidip biraz daha özetleyin de gelin, şu Dünya Tarihi'ni..

Aradan geçmiş beş yıl; derken on yıl...

Saçlı sakallı bilginler, bu kez biraz daha özetleyip, on iki deve yükü kitapla gelmişler Saray'a...

Şah:

- Bir hayli yaşlandım, demiş. Bu kadar kitabı da okuyacak halim yok artık. Gidip biraz daha özetleyin şu Dünya Tarihi'ni...

Saçlı sakallı bilginler yine:

- Emredersiniz efendim, diye çekilip gitmişler...

Aradan geçmiş bey yıl. Dünya Tarihi iki deve yükü kitaba inmiş.

Şah:

- Ben, diyormuş, bundan sonra iki deve yükü kitabı da okuyamam. Daha daha özetleyin şu Dünya Tarihi'ni...

Yedi yıl sonra bilginin biri, bir eşeğe yüklediği kapkalın bir Dünya Tarihi özetiyle çıka gelmiş Saray'a...

Şah ise artık ölüm döşeğindeymiş. İyice özetlenip kapkalın bir tek kitap haline gelen Dünya Tarihi'ni görünce:

- Benim, demiş, bunu da okuyacak zamanım kalmadı. Dünya Tarihi'ni öğrenemeden de ölmek istemiyorum. Hiç değilse azıcık anlatıverin bana şu Dünya Tarihi'ni...

Kitabı getiren bilgin, ölüm yatağındaki Şah'ın kulağına doğru eğilmiş ve özetlemiş Dünya Tarihi'ni:

- Doğdular, acı çektiler ve öldüler, demiş.

Haydi bir fıkra da Osmanlı'nın son döneminden:

Başında takkesi, sırtında entarisiyle şal hırkası, bir Osmanlı Paşa'sı, Kandilli'deki yalısının balkonuna kurulmuş; karpuz yüklü sandalıyla Kandilli akıntısını ters yönde geçmek için, boyuna küreklere asılan, göğsü bağrı açık bir sandalcıya bakıyormuş...

Sandalcı ayakta, boyuna asılıyormuş küreklere ve bir türlü geçemiyormuş akıntıyı. Paşa da, balkondan gülerek izliyormuş sandalcıyı.

Sandalcı sonunda sinirlenmiş, kendisine gülerek bakan Paşa'ya:

- Ne bakıyorsun öyle gülerek, diye bağırmış sandaldan; alt tarafı sen de öleceksin, ben de...

Paşa:

- Evet ama, demiş; sen öyle öleceksin, ben de böyle..

Sorun şu: - Acaba tüm Dünya'da insanlar hep aynı acıları mı çekiyorlar; yoksa bazı ülkelerde -örneğin Türkiye'de- gereksiz yere mi çekiliyor bazı acılar?

Saydamlaşma çağı başladığı için, yeni yeni dış kaynaklardan öğreniyoruz Türkiye'nin şimdiye dek gizlenmiş gerçeklerini. Örneğin, 1 yaşına kadar 1000 bebekten yarısının öldüğünü..

Sinsi talan ve iri yalanları katlaya katlaya, rezalet bir fiyaskoyla 20. Yüzyıl'ın da ıskalanmasına ve "yaşam kalitesi" açısından Yunanistan'ın bile 57 basamak altında kalınmasına neden olmuşların, biyografileri üstüne eğilinse...

Bunlardan, "gizlenen doğruları yazmaya çalışmışların" hayatlarını, yok etmeye kalkmışların adları; küçük siyah taşlar üstüne beyaz harflerle yazılıp, büyük bir parkın bir köşesindeki "Lanetliler Bahçesi"ne dikilse...

Tıpkı Nilgün Cerrahoğlu'nun, yeni çıkan kitabı "Annem Batıya Gidin Dedi"deki bir röportajda da değindiğimiz gibi..

Kimlerin hangi hırslar uğruna, kimlere ne gereksiz acılar çektirmiş oldukları daha net çıkmaz mıydı ortaya?

İnsanlar, bir anlasalardı nasıl kazıklandıklarını; hiç çektikleri aynı acıları mı çekerlerdi?



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır