kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
14 Mart 2009, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Magazin Sağlık Televizyon Yazarlar Kültür Sanat
 
24 Saat
24 Saat
Bezmen: "Belki Uğur Dündar müzayedeye gelip, hatıra diye kendine bir şey alır. Güle güle kullansınlar..."

İki milyonluk antikaları açık artırmaya çıkıyor!

SİNAN ÖZEDİNCİK
SİNAN ÖZEDİNCİK
13.03.2009
'Tarihi eser kaçakçısı' olarak yargılandığı davadan beraat eden ünlü iş adamı Halil Bezmen, suçlanmasına neden olan ve 15 yıldır konteyner içinde bekleyen 'mallarını' açık artırmaya çıkaracak. 11 Nisan'daki müzayede öncesi ilk kez konuşan Bezmen; "Paraya ihtiyacım var o yüzden kendime sakladığım, bağlı olduğum tabloları satıyorum" dedi..
1980'lerin ikinci yarısında hareketlenmeye ve değişmeye başlayan sanat ortamımızda en önemli koleksiyonerlerden biriydi Halil Bezmen. Biriktirdiği sanat eserleri, bazı müzelerimizde yer alacak kadar değerliydi. İşlerinin kötü gitmesiyle sahip olduğu koleksiyonun büyük bir kısmını kaybetti. Bezmen koleksiyonerliğin inceliğini çok iyi biliyordu. Kendisi aynı zamanda Türkiye'nin en ünlü sanayicilerindendi, Mensucat Santral, Türkiye'nin ilk markasıydı. Bezmen, İSKİ skandalının ardından iflas etti, tarihi eser kaçakçılığıyla suçlandı, 500 milyon dolara yakın servetini sıfırladı ve Amerika'ya gitti. Bütün davalardan beraat ederek beş yıl önce Türkiye'ye dönen Bezmen, tarihi eser kaçakçılığından suçlandığı için 15 yıldır Haydarpaşa Gümrüğü'nde konteynerler içinde saklanan 420 kalem antika eşyasına da kavuştu. "Paraya ihtiyacım var" diyen Bezmen, 11 Nisan'da Sofa Otel'inde Beyaz Müzayede tarafından yapılacak 'Halil Bezmen Koleksiyon' isimli müzayedede bir dönem 'tarihi eser kaçakçısı' damgasını yediği bu antikalarını satışa çıkaracak.

KÖTÜ OLARAK HATIRLANIYORUM
* 'Tarihi eser kaçakçısı' damgasını yedikten sonra neler kaybettiniz?
Maddi kayıplarım malum... Onun dışında kardeşlerimi, babamı, karımı, dostlarımı kaybettim. En önemlisi, kendi ismimi kaybettim. Bugün Türkiye'de kötü bir insan olarak hatırlanıyorum; halkın gözünde kesinlikle aklanamadım. Beraat ettiğim filan da gazetelerde yazılmadı.

* Ne zaman beraat ettiniz?
2006'da. El konulan 420 kalem malımın hiçbirinin tarihi eser olmadığı ortaya çıktı. Tarihi eser olmadığını mahkeme, bilirkişiler saptadı, hatta üç kez bilirkişiler değişti. Ancak bunun Yargıtay'dan onanması lazımdı. Bu Yargıtay işi iki yıl sürdü. Yargıtay'da da onandı, mahkeme gümrüklere "Malı iade edin" dedi. Bu sefer gümrükler dedi ki, "Devlete vergi borcun var mı?" Vergi borcumun kalmadığı ve SSK borcumun da bulunmadığı araştırıldı. Bir yıl da o sürdü... Sonunda geçen ay, yani tam 15 yılın sonunda, "Borcunuz yok dava bitti. Buyrun mallarınızı" dediler...

MALLAR İYİ, SADECE KÜFLENMİŞ
* 15 yıl önce ne olmuştu da size 'tarihi eser kaçakçısı' damgası vurulmuştu?
Amerika'ya gitmeye karar verdiğim gün, bütün eşyalarımı bir konteynere koydum ve Haydarpaşa'ya yolladım. Tam gemi yola çıkarken, 'burada tarihi eser kaçakçılığı' yapılıyor diye mallarıma el konuldu. Hakkımda da tutuklama emri çıktı. Bana ait olmayan ama üzerime yüklenen borçlardan dolayı zaten iki yıldır mücadele veriyordum. Hayatın benim için pek tadı kalmamıştı. Devamlı kötü adam olarak sunuluyordum. Başa çıkamadım. Medya güçlü. Sen tek adamsın. Neticede yaşamanın tadı kalmamıştı. İntiharın eşiğinden döndüm. Yeni hayata başlamak üzere Türkiye'yi terk ettim.

* Şimdi de el konulan mallarınızı geri aldınız. 15 yılda sağlam kalmışlar mı?
Bunlar iyi muhafaza edilmiş sayılır. Ellerinden geleni yapmışlar. Hepsi konteyner içinde durmuş. Bir rutubet olmuş, o kadar. Mallar iyi durumda.

* Konteynerden neler çıktı?
50 küsur tablo var. 450 tablodan oluşan bir koleksiyonum vardı. Fabrikalar kapanırken gelirlerim kayboldu. Yaşamak için bunların bir kısmını satmak zorunda kaldım. Bir kısmını da devlet geldi, 'senin vergi borcun var' dedi, el koydu. Aslında öyle bir hakkı yoktu, benim borcum değildi. Anonim şirketin borcuydu. Neyse, bu elimde kalanlar, yani 50 küsur tablo benim kendi seçtiğim ve en beğendiğim, kendime sakladığım, bağlı olduğum tablolardı. Benim içlerindeki en beğendiğim ve değerli olan Türkiye'de bulunmuş Fransız ressam Vagnier'in 'Cariye' isimli Osmanlı döneminden kalma yaklaşık değeri 1 milyon TL olan bir tablo. Geri kalanlar değerli antika ev eşyaları.

* Başka neler var?
Bu eşyaların arasında Ardeko ve Arnuvo eşya koleksiyonum var. 40 sene evvel başlanmış bir koleksiyon olduğu için bugün piyasada bulunamayacak nefislikte ve nadirlikte Fransız, Alman ve Avusturya malları var. Vazo, mermer heykel, saat, 1930'dan kalma bir radyo, 1930'dan kalma bir laterna ve şık eşyalar var. Evin gümüşleri, çatal bıçakları, tabakları var. Bunların hepsi çok şık. 420 kalemin tahmini değeri 2 milyon TL civarı...

* 'Cariye' dışındaki tablolar da değerli mi?
Ben o yıllardaki ilk koleksiyonculardan biriyim. Bu yüzden her şeyin en iyisini seçebilme şansım vardı. O zamanlar, müzayede bile yoktu. Sanat eserlerini Londra'dan getiriyordum. Hatta pek çok Osmanlı eserini yurtdışından toplayıp Türkiye'ye kazandırdım. Tabii ki hepsi değerli parçalar. Erol Akyavaş, Zeki Faik, Bedri Rahmi, Nejat Devrim, Hamit Güreli, Cemal Tollu gibi sanatçıların tabloları var. Oradaki sanatçıların ikinci sınıf bir eserini asla bulamazsınız. 450 tablonun arasında Osman Hamdi'ler de vardı tabii ki ama kalmadı. Bugüne kadar onları satarak geçindim. Sanat eserlerini yıllarca toplayan ben, sonrasında tarihi eser kaçakçısı durumuna düştüm, bu bana çok koydu! Ben sadece sanat aşkı olan bir işadamıydım.
Haberin fotoğrafları