kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
14 Mart 2009, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak Buzz
 
24 Saat
24 Saat
Dil şiş çok yumuşak ve lezzetli.

Bir akşam ansızın gidebiliriz...

DENİZ ERBİL
23.01.2009
Tarihi Karaköy Balıkçısı'nın akşamları da hizmet veren yeni mekânı açıldı. İçki servisinin de yapıldığı mekânda meze ve balık, manzaranın da eşliğinde tadından yenmiyor..
Geçen yaz size, 1923 yılından beri hep aynı yerde hizmet veren ve belli başlı spesiyaliteleri hemen hiç değişmeyen, yıllar içinde balık ve deniz ürünleri pişirmede ustalığın üst düzeyine ulaşmış bir esnaf balık lokantasından, Tarihi Karaköy Balıkçısı'ndan söz etmiştim. Aynı yazımda, mekânın şıklığını ön planda tutanların burayı beğenmeyeceklerini belirtmiş, garsondan öğrendiğim, sonbahardan itibaren sadece öğlen saatlerinde hizmet veren ve içki bulunmayan bu lokantanın yer aldığı hanın üst katında akşam servisine de başlanacağı bilgisini siz okurlarımla paylaşmıştım.
Sonbahar çoktan geride kaldı ve nihayet bu yeni restoranın, esnaf lokantasının da bulunduğu 1910 yılında yapılmış Grifin Han'ın en üst katında, geçtiğimiz günlerde sessizce hizmete girdiğini öğrendim. Hafta sonunda da, dört kişilik bir grup oluşturup Perşembepazarı'nın yolunu tuttuk.
Eski salaş lokanta 76 yıldır olduğu gibi, yine aynı çizgisini koruyacakmış. Yani makul fiyata iyi balık yemek isteyenler sadece öğlen saatlerinde yine burayı tercih edecekler.
Ancak asansörle tarihi hanın en üst katına çıkanları asırlık hanın tepesinde bundan böyle çok hoş, modern bir mekân bekliyor.
Manzarası insanın başını döndürüyor; daha asansörden iner inmez panoramik pencerelerden İstanbul'un en çarpıcı manzarası önünüzde uzanıyor. Salacak ve Haydarpaşa kıyılarından Eyüp'ün yamaçlarına kadar emsalsiz panorama görüş alanınız içinde yer alıyor. Restoran tavandan aydınlatılmış; dolayısıyla camlarda ışık patlamaları oluşmuyor. Ancak garsonun sipariş almak için yanınıza gelmesiyle, yemeklere ilgi göstermeniz gerektiğini fark ediyorsunuz.
Garson önce size ne içeceğinizi soruyor.
Burada şimdilik yerli şaraplar listesinde Doluca ve Kavaklıdere'nin ürünleri var. Ayrıca ithal ürünler de mevcut. Ardından restoranın genel çizgisi hakkında bilgi veriyor garson: Burası, mezeleri hemen tümüyle birbirinin karbon kopyası Boğaz balık lokantalarından farklı.
Müşteri burada mezeyle doyurulmuyor; özel balık yemeklerine yer kalmasına özen gösteriliyor. Bu özel yemeklerin başında, Lozan Antlaşması'nın imzalandığı yıldan bu yana hep aynı tarife göre yapılan balık çorbası geliyor.
Çorba ve mezelerden önce sımsıcak, çıtır çıtır bir ekmek geliyor sofraya. Torik lakerdasını kendileri yapıyormuş. Örnek gösterilebilecek kalitede, az tuzlu, yumuşacık, siyah kısımları temizlenmiş birinci sınıf bir lakerda bu; ardından da marine edilmiş levrek getiriliyor.
Buradaki versiyonu tane hardal soslu.
İçinde çok ince kıyılmış, az miktarda soğan ve yine az miktarda ekşi elma da var. Belli ki o sabah tutulmuş, taptaze, çok az pişirildiği için de badem gibi gevrek Marmara karidesleri ise üzerine sadece limon ve zeytinyağı gezdirilmiş olarak getiriliyor. Zengin bir karışık salata ve közde pişirilmiş patlıcan salatası ile soğuk mezeler tamamlanmış oluyor.
Sofraya gelen tek et ürünü, yanında soğan piyazıyla yeni mevsim kuzu ciğerinden yapılmış yaprak ciğer. Ciğer ancak bu kadar yumuşak pişirilebilir. Böylelikle sıcak mezelere de geçmiş oluyorsunuz. Bir sonraki spesiyalite ızgarada pişmiş jumbo karidesler.
Artık çıta giderek daha da yükseliyor; arasına ince bir tabaka sebzeli harçla, suyu içinde bırakılarak tavada özenle pişirilmiş hamsi kuşu tabağı geliyor ortaya. Derken Karaköy Balıkçısı'nın kâğıtta levrekle birlikte en büyük gururu, dil şişe sıra geliyor. Dil balığını bu kadar yumuşak ve lezzetli hale getirmenin herhalde gizli bir formülü olsa gerek. Yemek boyunca usta bir DJ sizi yakın geçmişin unutulmaz anılarına taşıyor. Köprü üstünde balık tutanları, son yıllarda mükemmel aydınlatılan tarihi binaları seyrederek yemeğinizi yiyor, kişi başına içki dahil yaklaşık 80 lira hesabı da ödüyorsunuz. Ama bir türlü buradan ayrılıp dışarıdaki o hoyrat trafiğe karışmak içinizden gelmiyor.
Haberin fotoğrafları