kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
21 Şubat 2009, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak Buzz
 
24 Saat
24 Saat
Onur Ünsal kuşağının bir kuşatma altında olduğunu düşünüyor ve üreterek bu kuşatmanın yıkılacağını söylüyor.

Pandora'nın büyük sürprizi

OLKAN ÖZYURT
30.01.2009
Pandora'nın Kutusu filminde kuşağının yaşadığı sıkıntıları gösterme fırsatı bulan Onur Ünsal, klişe deyişle gerçekten yükselen genç oyuncu. Eğreti Gelin'den sonra Devrim Arabaları'nda da rol aldı, Canım Ailem dizisinde de..
Malum, Türk sineması gençleşiyor sözü artık bir klişeye dönüştü. Ama bu sözün bir karşılığı olmadığını söylemek de imkânsız. Oyuncular, yönetmenler, sanat yönetmenleri, görüntü yönetmenleri, yani kamera önünü ve arkasını genç ve heyecanlı bir kuşak çoktan ele geçirmiş durumda. Ama gün geçmiyor ki genç bir oyuncu, yönetmen keşfetmeyelim halleri zaman zaman 'fazla' gelmiyor da değil. İnsan düşünüyor acaba bu kadar genç arasından kimler uzun yolda yürüyebilecek kimler geride kalacak diye... Tabii bunu zaman gösterecek diyebilirsiniz ama hani vakti zamanında 'aynası iştir kişinin, lafa bakılmaz' da denilmiş bir kere... Yeşim Ustaoğlu'nun geçen hafta vizyona giren son filmi Pandora'nın Kutusu'nda oynayan Onur Ünsal için bu atasözünü işlettiğimiz zaman karnesinin yanına teşekkür belgesini de iliştiresi geliyor insanın. Çünkü hem sinema hem televizyonda ve elbette tiyatroda yalpalamadan yoluna devam ediyor. Yaşı da henüz 25.

'ŞIMARDIM AMA...'

Ünsal'ın oyunculuk hikâyesi de çoğu oyuncunun olduğu gibi küçüklükken başlıyor. İlkokulda sunulucuk, müsamere gibi aktiviteler sayesinde sahneyle tanışma, ortaokulda amatör tiyatroya ısınma falan... Ama Ünsal'ın lisede oyuncu olmaya karar verip hayatını buna göre şekillendirmesi ve konservatuara girmek için çalışması bu klişe hikâyeyi biraz farklılaştırıyor. Çünkü bu karar Ünsal'ın oyunculuğu tesadüfe bırakmadığının iyi bir göstergesi. Fakat tesadüf hakkını o, Oyun Atölyesi'ne girmek için kullanmış. Daha konservatuarda okurken biraz da tesadüfen yolu Oyun Atölyesi'ne düşünce Haluk Bilginer ile Kemal Aydoğan 'Sen hele bir dur, kenarda,' demişler. Sonrası toz yutma dönemi işte. "Dekor da kurdum, bilet de sattım," diyerek anlatıyor o süreci. Azrail'in Gözyaşları oyununda sahneye buyur ediliyor. Ama bir şartla çok çalışmalı, o da çalışmış. Hem fiziksel hem zihinsel olarak... İkinci tesadüf ise buradaki performansının ona sinemanın yolunu açması. Derler ki Atıf Yılmaz Azrail'in Gözyaşları'nı görüp ya da duyup (bu kısmı Ünsal da bilemiyor) ona rolü teklif etmiş. 18 yaşında pat başrol hem de Atıf Yılmaz filminde. Gerçekten o dönem genç yetenek olarak öne çıkıyor Ünsal. Ama o yaşında 'şöhretli' olmak da biraz şımarmasına neden oluyor. Ünsal "Bir anda gördüğünüz kıymet yaptığınız şeyin önüne geçiyor. Onur'ken Onur Bey falan oluyorsunuz. Açıkçası şımarıklık duygusu geldi bana. Ama çok şükür ki, özellikle Oyun Atölyesi'nden 'Tamam bir şey yaptın ama şimdi biraz kendine gel' diyenler oldu. Gittiğiniz yolda şaçmalamamanız gerektiğini söyleyen insanlar olması çok iyi bir şey, bunun için şanslı olduğumu düşünüyorum," diyor Ünsal genelde 'küçüğü' oynuyor. Yanlış anlaşılmasın rolleri büyük ama Eğreti Gelin ve Pandora'nın Kutusu'nda evin küçüğü, Devrim Arabaları'nda ise mühendislerin... 1930'ların 60'ların ve 2000'lerin genci olmak arasında epey fark olduğunu söylüyor. Fakat Pandora'nın Kutusu'nda oynadığı Murat onu daha çok etkilemiş. Çünkü kendisinin de dahil olduğu kuşağın yaşadığı kuşatılmışlık konusunda Murat'la aynı paydada buluşmuşlar: "Konservatuarda okurken, kendimi gerçekten çok kuşatılmış hissetmiştim. Geceleri uyuyamıyordum, nedenini çok anlamadığım hani psikilojik bir sıkıntı yaşamıştım. Pandora'nın Kutusu'nun senaryosunu okuyunca Murat'ın yaşadığı sıkıntıyı çok iyi anladım. Çünkü onunla benzer şeyler yaşamıştık ve işe yarar bir filmde oynadığımı düşündürdü bu yapım bana."

'ÜRETMEK ÖNEMLİ'

Bu kuşatılmışlık hissini hem kendi hem de kuşağı için önemsiyor Ünsal. "Modernizmin, aile, toplum, insanların aşırı gerginliğinin bir baskısı var üzerinizde ve bu baskılar insana kuşatılmışlık hissi veriyor, daralıyorsunuz be," diyor. Ama bu kuşatmadan da çıkmanın yolunu kendince bulmuş: "Ne olursa olsun her türlü üretimin bu kuşatmayı yıktığını düşünüyorum." Gerçi dünyanın gidişatını da pek iyi görmüyor. Bu konuda aşırı olmasa bile karamsarlığı var. Bu karamsarlıktan elbette Türkiye de payını alıyor. "Gerçekten ne olduğunu bilmiyorum ama insanlar aşırı derecede gergin. En ufak bir şeyden patlayabiliyorlar. Bunun iyi bir gidişat olmadığı aşikâr," diyerek kaygılarını özetliyor. Ama Oyun Atölyesi içerisinde tiyatronun havası soluyarak, Canım Ailem dizisinde Uğur Yücel gibi bir ustadan feyz alarak ya da Yeşim Ustaoğlu ile çalışarak, yani üreterek bu kaygıları bertaraf ediyor kafasında. Ve 'saçmalamadan' yolunda yürümeye çalışıyor.
Haberin fotoğrafları