kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
8 Şubat 2009, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak Buzz
 
24 Saat
24 Saat
EMRE AKÖZ (Gazeteci-Yazar)

Özür dilersem suçun parçası olurum!

20.12.2008
İmzamı atarım ama... ..
- 'Özür diliyorum' kampanyasına şerh düşen azınlıktansınız. Neden?
- Ortada duyarsız kalınan, inkar edilen, unutturulmaya çalışılan bir mesele var. Buradan hareketle acıları paylaşmak; tamam! Ancak niye birey olarak özür diliyorum, işte bunu anlamıyorum. Bir insan ya kendi yaptıkları ya da sevip saydığı, mesela kefil olabileceği bir öznenin (çocuğu, eşi, dostu, vb.) yaptıkları için özür diler.
Halbuki bu kötülükleri yapan ve destekleyen, ben ve benim gibiler değil. Esas olarak 'devlet' yapıyor bunu. Merkez orası. Oradan yayılıyor aşırı ve sert milliyetçi (şoven) fikirler. Mesela "Tehcir ve mübadele iyi ki yapılmış" dedi Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül. Yüz binlerce ocak sönmüş, milyonlar perişan olmuş; umurunda değil. "İyi ki yapılmış"ın bir adım sonrası "İcabında yine yaparız"dır ki zaten bu da söylenmekte. Ben bu adamlara karşıyım. Peki, niye onlar adına özür diliyorum? Eğer özür dilersem, suçun parçası olurum. Halbuki ben 'suça suç diyen' taraftayım; onlar ise suçu savunuyor.

- Tek tek şahısların mı özür dilemesi gerekir, devletlerin mi?
- 'Geçmişle hesaplaşma'da dünya örneklerine (Almanya, Arjantin, Japonya, Güney Afrika, vs.) bakarsanız; özrü devlet diler. Sivil toplum ve aydınlar devleti buna iter. Çünkü bu tip sorunları yaratan ve sürdüren devlettir.

- Bu kampanya bir suçun özrü mü yoksa Türkiye'de yaşayan Ermeniler'e yapılan haksızlıkları, belki de 'ötekileştirmeyi' kabul etmediğimizi göstermek anlamında bir özür olarak mı kabul edilmeli?
- Hayır, bu öyle bir kampanya değil. Bu 1915 ile ilgili. Zaten metinde geçen 'Büyük Felaket' sözü 1915 olaylarına Ermeniler'in verdiği isim.

- "Türkiye'nin Ogün Samatslar'dan ibaret bir millet olmadığını" ortaya koymak için değil mi bu imzalar?
- Elbette öyle. Ancak imzalanması istenen metnin de meramını iyi anlatması gerekir.

- Bu kampanyaya imza atanların sayısı her geçen gün artıyor. Bu ilgi sizi şaşırttı mı?
- Kendimizi aldatmayalım: İlgi var ama yeterli değil. Olamaz da. Çünkü Türkiye'de acayip bir 'ötekine duyarsızlık' var. Kürtler devletten dayak yer ama konu Ermeniler olunca ortadan kaybolurlar. Aleviler de devletten sopa yer ama sonra gidip kendilerine dayak atanların siyasi uzantılarına oy verir. İslamcıları da devlet epey dövmüştür ama böyle durumlarda aniden milliyetçi/devletçi kesilirler. Solcu dediklerinin çoğunluğu ise zaten ulusalcıdır (içinde din olmayan milliyetçilik).

- 'Birleştirmesi gereken', iyi niyetli bir kampanya neden ikiye böldü toplumu?
- Bizim zaten 'bölünmeye' ihtiyacımız var! Yani kim katliamı, işkenceyi, adaletsizliği, gaspı savunuyor? Ve de kim bunlara karşı? Çıksın ortaya! Bölünmeden, ayrışmadan, hayali 'birlik ve beraberlik' sloganlarıyla bunu anlayamazsınız.

- İmzalayanları 'vatan haini', imzalamayanları 'faşist' olarak suçlamak doğru mu?
- 'Vatan haini' zaten faşistlerin söylemi. Ama kimse imzalamayanlar için 'faşist' demedi.

- Gül ve Erdoğan'ın bu konuda bu kadar ayrı düşünmesi normal mi?
- Çok mu ayrı düşünüyorlar? O kadar emin olmayın. Gül imza atmadı ki! Sadece bu olayın demokratik tartışmanın parçası olduğunu söyledi.
(Faşistler buna dahi tahammül edemedi!) Erdoğan ise "Biz soykırım yapmadık, demek onlar yaptı ki özür diliyorlar" diye dalga geçiyor.

- 'Soykırımı tanı' diyen Ermenilerin bu bildiriye karşı olduğu iddiaları?
- Evet, Türkler'e 'toptancı' biçimde bakan, hepimizi 'türdeş' gören, 'şoven Ermeniler' var.
Onlar iddialarını ve kampanyalarını sürdürebilmek için böyle bir bildirinin ortaya çıkmasını ve desteklenmesini istemez.

- Öngörünüz var mı; imzalar hangi rakama ulaşır, amaçlanan şey ne kadar gerçekleşir?
- Bilemem. Ama kampanya 'örtü kaldırıcı' oldu.
Faşistleri az çok biliyorduk da, mesela mütedeyyin Ahmet Taşgetiren'in demokrasi ve adalet anlayışının darlığını böylece gördük. Bir de şu ortaya çıktı: 'İnsan hakları' olayındaki gibi, 'geçmişle hesaplaşmada' da temel mantık kavranmamış. Bu konularda asıl mesele 'birey' ile 'devlet' arasındadır. Silahı, elemanı ve parasıyla devlet devasa bir kurumdur. Bireyleri ondan korumak gerekir. Bizim aymazlar ise devleti korumaya çalışıyor. Cinayetler işleyen bir 'çete' ile katliam yapan bir 'devlet' arasındaki nitelik farkını anlayabilmiş değiller.

- 'Ermenilerden özür dilendiği için özür diliyorum' kampanyası başladı bir taraftan da. Hatta 'özür dileyen özürlüler' ifadesi kullanılıyor. Nereye varacak bu durum?
- Tipik bir Türkiye manzarası! Dayak yiyenler birleşip sopalı zalimin karşısına dikilmedikçe, bu milliyetçi söylem hakim olacaktır. Sahi, nasıl da telaşlandılar, nasıl da yaygarayı bastılar değil mi? Çünkü suçlu olduklarını biliyorlar.