kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
8 Ocak 2009, Perşembe
Sabah
 
Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Gündem Siyaset Ekonomi Yaşam Dünya Teknoloji Turizm Otomobil
 
24 Saat
24 Saat

AKP ve CHP Ergenekon için kapıştı

AA
Giriş Saati : 08.01.2009 14:58
Güncelleme : 08.01.2009 22:55
Yeni Haber
AK Parti Grup Başkanvekili Nihat Ergün, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın Ergenekon davası ve soruşturma sürecinde Anayasa ve yasaları ihlal ettiğini ileri sürerek, ''Sayın Baykal, sizi paniğe sevkeden şey nedir? Yoksa Ergenekon virüsünün size de bulaşmış olmasından mı endişe ediyorsunuz? Yanlış işleri ve yanlış adamları mı finanse ettiniz?'' diye sordu...
AK Parti Grup Başkanvekili Nihat Ergün, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın, Ergenekon soruşturması kapsamında dün yaptığı açıklamalara yanıt verirken, ''(Cumhuriyet'in temel ilkeleriyle hesaplaşılıyor, Cumhuriyet'e sahip çıkanlardan hesap soruluyor) iddiasıyla Türkiye'de işlenen ve işlenmek istenen cinayetlerin, yaratılmak istenen kaosun ve diğer illegal faaliyetlerin üstü örtülemez'' dedi.


TBMM'de basın toplantısı düzenleyen Ergün, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın dünkü Ergenekon davası ve soruşturmasına yönelik sözlerine yanıt verdi. Baykal'ın dün talihsiz beyanlarda bulunarak konuyu bir siyasi dava ve siyasi hesaplaşma, saygın insanlardan intikam alma, Türkiye'yi Humeyni öncesi ve sonrası İran'a, Hitler öncesi ve sonrası faşist Almanya'ya benzeterek bazı değerlendirmelerde bulunduğunu kaydeden Ergün, ''Üzülerek söylemeliyiz ki Sayın Baykal, Ergenokon soruşturmasıyla ilgili her gelişmede hukuk devletini, yargı bağımsızlığını hiçe sayan, bir panik havası içindedir. Dün de böyle olmuştur'' diye konuştu.

Baykal'ın konuyla ilgili tüm değerlendirme ve iddialarını, ''tecrübeli bir siyaset adamına, Türkiye'nin sözüm ona anamuhalefet liderine uygun düşmeyen bir safsatası'' olarak niteleyen Ergün, şöyle konuştu:
''Özellikle Türkiye'nin bugününü Humeyni öncesi ve sonrası İran'a, Hitler öncesi ve sonrası faşist Almanya'ya benzetmeye kimsenin hakkı olamaz. Bu iddialar, Türkiye'nin demokratik ilerlemesine ve hukuk devleti ilkesi ile yargı bağımsızlığına büyük saygısızlık olmuştur. AK Parti, sayın Başbakan ve Hükmet; hiçkimseyle bir siyasi hesaplaşma ve siyasi intikam arayışı içinde değildir ve olamaz da. 'Cumhuriyet'in temel ilkeleriyle hesaplaşılıyor, Cumhuriyet'e sahip çıkanlardan hesap soruluyor' iddiasıyla Türkiye'de işlenen ve işlenmek istenen cinayetlerin, yaratılmak istenen kaosun ve diğer illegal faaliyetlerin üstü örtülemez. Cumhuriyet'in en temel niteliği hukuk devleti olmasıdır. Herkes, Anayasaya ve kanunlara uymakla hükümlüdür. Hiçkimsenin suç işleme imtiyazı olamaz. Herkes yasalar önünde eşittir. Toplum, 'yürürlükteki yasalara tabi olanlar ve olmayanlar' diye ikiye ayrılamaz ve yasaların uygulanamadığı imtiyazlı bir sınıf yaratılamaz. ''

Ergenekon soruşturmasıyla ilgili her şeyin Anayasa, CMK, TCK ve Terörle Mücadele Kanunu kapsamında yürütülürken, mahkeme kararları ve savcılık talimatlarına uygun olarak polis ve jandarma unsurlarının adli kolluk görevi gördüğünü anlatan Ergün, ayrıca polis ve jandarmanın uygulamalarından da tüm şüphelilerin övgüyle bahsettiğini belirtti.

''YARGI MERCİLERİNİN ÖZEL OLARAK DEĞERLENDİRMESİ GEREKEN DURUM''


Ergün, ''Sayın Baykal'ın uzun zamandan beri yargıyı tehdit eden ve toplum kesimlerini tahrik eden bir role soyunması da manidardır. Uzun zaman önce Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü ile ilgili davada yargıyı baskı altına alma girişimi, Şemdinli davasında savcı ve mahkeme heyetine hakaretler yağdırılması, Cumhurbaşkanı seçimiyle ilgili 367 kararı hakkında Anayasa Mahkemesi ve toplumun kargaşa çıkarmakla tehdit edilerek baskı altına alınmaya çalışılması, partimize açılan kapatma davası sürecinde açıkça taraf olunması ve yargıyı etkileme girişimleri, Danıştay saldırısı ile ilgili suçu hükümete yıkmaya ve davanın seyrini değiştirme teşebbüsleri ve şimdi de Ergenekon davasında açıkça taraf haline gelmesi, Anayasa ve ceza kanunlarımız yönünden yargı mercilerinin özel olarak değerlendirmesi gereken bir durumdur'' diye konuştu.

AK Parti Grup Başkanvekili Nihat Ergün, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın Ergenekon davası ve soruşturma sürecinde Anayasa ve yasaları ihlal ettiğini ileri sürerek, ''Sayın Baykal, sizi paniğe sevkeden şey nedir? Yoksa Ergenekon virüsünün size de bulaşmış olmasından mı endişe ediyorsunuz? Yanlış işleri ve yanlış adamları mı finanse ettiniz?'' diye sordu.

AK Parti Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ ile birlikte basın toplantısı düzenleyen Ergün, Anayasa'nın çok açık şekilde görülmekte olan dava hakkında davanın seyrini etkileyecek beyanda bulunulmasını yasakladığını, ayrıca, Türk Ceza Kanununun (TCK) 277. maddesinin yargı görevi yapanları etkilemeyi ve bu amaçla beyanlarda bulunmaya 2 yıldan 4 yıla hapis cezası, 288. maddesinin ise adil yargılamayı etkilemek amacıyla alenen sözlü ve yazılı beyanda bulunan kişiler hakkında 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası içerdiğini belirtti.

Ergenekon dava sürecinde Anayasa ve yasaların bu maddelerinin, Baykal tarafından açıkça ihlal edildiğini gördüklerini belirten Ergün, şöyle konuştu:

''Bu beyanlar karşısında Cumhuriyetimizin, hukuk devleti niteliğinin böyle bir muhalefet ve siyasetçi tipine karşı savunulmaya ihtiyacı vardır. Hukuk devleti ve adaletin tecellisi için yargıyı serbest bırakın, tehdit etmeyin, şantaj yapmayın, Sayın Baykal, korkmayın, hiç kimse sizi gizlice dinlemiyor. Sizin merak edilecek bir şeyinizi zaten toplum görmüyor. Merak etmeyin, suçu sabit olana kadar herkes masumdur ilkesi işliyor. Hakkın, hukukun değirmeni yavaş döner ama ince öğütür, adalet yerini bulur. Bırakalım yargı rahat çalışsın ve ülkemizin yakın geçmişindeki tüm karanlık noktalar aydınlansın ve Cumhuriyet'in, Türkiye'nin geleceğini aynı yollar ve aynı metodlarla karartmak isteyenler bir daha cesaret bulamasınlar. Hiç kimse, Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerini cebren iskata teşebbüs, darbe ortamı hazırlamak amacıyla halkı Türkiye Cumhuriyeti hükümetine karşı silahlı isyana tahrik etmek amacı güdemesin ve bu amaçla Cumhuriyet Gazetesi 3 kez bombalanmasın.

Danıştay'a saldırılarak yargıçlar öldürülüp yaralanmasın. Sivil asker hiç kimsenin evinde veya işyerinde 62 el bombası, 11 kilogram C-3 patlayıcı, 6.6 ton TNT patlayıcı, 1,16 ton tahrip kalıbı, 55 ruhsatsız tabanca, 5 kaleşnikof tüfek, 1 kanas marka suikast silahı, 1 makinalı tüfek, 13 bin muhtelif silahlar için mermi, sinyal kesici cihazlar, telsizler ve susturucular bulunmasın. Bu vesileyle ormanlara ve derelere atılmış olarak 3 lav silahı, bir roketatar, 2 kanas marka suikast silahı, 1 makinalı M-16 otomotik tüfek, 6 kaleşnikof, 5 tabanca, 1 kalem tabanca, 54 el bombası ve 2,5 kilogram C-3 ve C-4 hatlayıcı bulunmasın. Hiç kimse, devlete ait gizli bilgi ve belgeleri ele geçirip amacı dışında kullanmasın. Kişiler, hiçbir nedenle fişlenmesin. Millet egemenliğinin kullanılmasına illegal yollardan engel olmaya kalkmasın. Faili meçhul cinayetler işlenmesin, gayri müslim vatandaşlar sansasyonel amaçla öldürülemesin.
Sözde saygın kişilerin evinde ve işyerinde Başbakan ve Genelkurmay başkanlarına suikast planları ele geçirilemesin. Hiç kimse, çete ve mafyavari yapılanmaları, adı bilinen bilinmeyen terör örgütlerini bu amaçlar için taşeron olarak kullanamasın. Hiç kimse polislerden, jandarmadan, savcılardan, yargıçlardan bunca silahı, patlayıcıyı, mühimmatı, olanı biteni ve bundan sonra yapılmak isteneni görmezden gelmesini beklemesin. Unutulmasın ki en kanlı olaylar sadece bir kişiyle, bir tabanca ve kaleşnikof silahla, bir el bombasıyla işlenmektedir. Bu silah ve mühimmatların ne kadar büyük olayların işlenmesine imkan vereceğini kamuoyunun takdirine bırakıyoruz.''

''BU DAVADA HUKUK İŞLEMEKTEDİR''

Ergün, insanların neyle suçlandığının bilinmediğinin ifade edildiğini, bunun doğru olmadığını ve herkese Anayasa ve yasalar gereği neyle suçlandıklarının herkesin yüzüne söylendiğini ifade etti. Bu durumun anayasada da açık olarak belirlendiğini kaydeden Ergün, ''Anayasanın 65. maddesine aykırılık içerisinde olunduğu, TCK'nın 312, 314, 315, 53, 54, 58, 38, 82, 170 ve 174. maddelerine aykırı davranıldığı, Terörle Mücadele Yasasının (TMY) 5. maddesine aykırı davranıldığı, hem iddianamede hem de şüphelilerin yüzüne karşı söylenmektedir. Dolayısıyla, bu davada da hukuk işlemektedir'' dedi.

Baykal'ın ''Cumhuriyetin temel niteliklerinden; sosyal devlet olgusuna, devletin fakir fukaraya kucak açmasından rahatsız olduğunu, laik devletin din ve vicdan hürriyetini sağlayan boyutundan rahatsız olduğunu, demokratiklik ilkesi gereği Alevi ve Kürt vatandaşların demokratik haklardan daha fazla yararlanmasından rahatsız olduğunu, hukuk devleti ilkesinden yasaların herkese eşit ve adil yargılanıyor olması ve bu konudaki ilerlemelerden rahatsız olduğunu'' ileri süren Ergün, ''Şimdi soruyoruz; Sayın Baykal nasıl bir Cumhuriyet hayal etmektedir? Bunu kamuoyuna açıklamasını bekliyoruz'' dedi.

Ergenekon davası nedeniyle bazı soruların sorulması ihtiyacı olduğunu belirten Ergün, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Sayın Baykal, sizi paniğe sevkeden şey nedir? Dün de sizi bir panik havası içinde gördük. Yoksa Ergenekon virüsünün size de bulaşmış olmasından mı endişe ediyorsunuz? Sizi rahatsız eden, başınızı ağrıtan bu mudur? Bir türlü kamuoyunun izleyemediği CHP'nin belgesel filmi için şüpheli ve tutuklu olan bazı kişilere ödediğiniz parti paralarının, başka bir film için harcanmış olmasından mı korkuyorsunuz? Yanlış işleri ve yanlış adamları mı finanse ettiniz yoksa? Ergenekon zanlısı ve kaçak olan bazı kişilerle yapmış olduğunuz önemli görüşmeler mi sizi tedirgin etmektedir? Eğer böyleyse Sayın Baykal, bu gidiş iyi bir gidiş değildir. Umarız böyle de değildir. Biz, 1990 yılındaki Sayın Baykal'a ne olduğunu da sormak istiyoruz. O tarihte Baykal ve 20 arkadaşı, TBMM'ye özel harp dairesinin geçmiş faaliyetleri ve kontrgerilla örgütü iddialarına açıklık getirilmesi amacıyla bir meclis araştırması açılmasını istiyor. Biz 1990 yılındaki Sayın Baykal'ı arıyoruz. Türkiye'de bugün olan da tam da budur. Sayın Baykal, sizin bu tutumunuz, demokratik siyasetin bir unsuru olup olmadığınız konusunda ciddi şüphelere yol açmaktadır. Bu şüpheli durumunuzu halkımızın takdirine bırakıyoruz. Ancak, yine de endişeye gerek yoktur. Hakkın hukukun değirmeni yavaş döner ama ince öğütür, adalet yerini bulur. ''

''HUKUK MERCİLERİ DEĞERLENDİRECEKTİR''

Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Ergün, Baykal'ın ve partilerinin dinlenildiğine yönelik iddialarını yakından gördüklerini, Mecliste de bir komisyon kurduklarını hatırlatarak, ''Ancak gördüğümüz gerçek şudur; CHP'li arkadaşlar kendilerini başkalarına dinletmektedirler ve 'bizi dinliyorlar' diye bağırmaktadırlar. Ayrıca, kendi partilerinde, odalarına dinleme cihazlarını da muhtemelen kendileri koymaktadırlar ve sonra 'başkaları bizi dinliyor' diye bağırmaktadırlar. Bu onların bir adeti, geleneği olmuştur. Bunu kendi tutumlarına dayanarak söylüyoruz'' dedi.
Ergün, ''Yargıyı etkileme sözlerinizle Baykal için bir suç duyurusunda mı bulunuyorsunuz?'' sorusuna, Anayasa ve yasaların ilgili maddelerini hatırlattığını belirterek, ''Eminim hukuk mercileri, bu konuyu en iyi şekilde değerlendireceklerdir'' karşılığını verdi.

Gözaltına alınanlar arasında 28 Şubat sürecinde aktif rol alan kişilerin bulunduğunu söyleyen bir gazetecinin, ''28 Şubatın rövanşı alındığı söyleniyor. Sizce de bu böyle mi?'' sorusuna Ergün, gözaltına alınanların hangi amaçla gözaltına alındıklarının savcılar tarafından kendilerine söylendiğini kaydetti. Ergün, ''Savcılar, şüphelilere hangi gerekçeyi söylüyorlarsa, o sebeple gözaltına alınmaktadırlar. Bunun başka bir sebebe dayandığını ifade etmek, konuyu saptırmaktan, siyasi bir çerçeve içine çekmeye çalışmaktan, sulandırmaktan ve hukuki önemini azaltma girişimlerinden ibarettir'' dedi.

Ergün, ''Gözaltına alınanların hemen hepsi AKP karşıtı...Hepsinin AKP ve Hükümeti eleştirenler olması dikkat çekici değil mi?'' yolundaki soruya, hiç kimsenin görüşlerinden ve düşüncelerinden dolayı gözaltına alındığına dair bir tablonun olmadığını ifade ederek, şunları kaydetti:

''İnsanlar savcıların kendilerine okuduğu eylem ve işlerden dolayı gözaltına alınmaktadır. İnsanlar bizim partimize, hükümetimize elbette görüşleriyle muhalefet edeceklerdir ve edebilmektedirler de. Dolayısıyla, partimiz ve hükümetimizin icraatlarına muhalefet eden yüzlerce, binlerce insan var. Ama hiç kimse bu muhalefetinden dolayı herhangi bir yaptırımla karşılaşmıyor. Yaptırımın ne olduğunu savcılar biliyor. Bunlar, soruşturmanın gizliliği esasına dayanarak, hukuki temele dayanarak yaptıkları soruşturmaya dayanıyor. Bunun dışında bir değerlendirme yapmamız doğru değildir. Savcılık makamları, mahkeme kararları hangi sebeple bu gözaltıları yapmaya karar verdiyse, sebep onlardan ibarettir. Başka sebep olacağını sanmıyorum.''

Bir gazetecinin ''Bu gözaltından sonra kuvvet komutanları toplandı. Eşleri ise Kılınç'ın eşini ziyaret etti'' demesi üzerine, toplantıda ne konuşulduğunu bilmediklerini ifade eden Ergün, ''Neler konuşulduğunu bilmediğimiz bir toplantıyı değerlendirme imkanına sahip değiliz. Kim kimin eşini ziyaret eder, bu da insanı bir durumdur. Birisinin başına bir şey geldiğinde, siz de onun eşini, ailesini ziyaret edersiniz. Bunda başka bir amaç aramanın gereği yoktur'' dedi.

CHP'Lİ KILIÇDAROĞLU: HİTLER YÖNEMİTİNE GİDEN BİR GÖRÜNTÜ

Öte yandan CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu, AK Parti'nin, ''ağır ağır Hitler ve Peron yönetimine giden bir görüntü sergilediğini'' ileri sürdü.

Kılıçdaroğlu, AK Parti Grup Başkanvekili Nihat Ergün'ün, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'a yönelik sözlerine, TBMM'de cevap verdi.

Ergenekon'un, ''hukuk katliamı'' olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, ''Neden hukuk katliamı? Eğer, bir
davanın savcısı, bir ülkenin başbakanıysa o ülkede hukukun çalışmadığını, Başbakan kendisi itiraf etmiş oluyor'' dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, ''Ben bu davanın savcısıyım'' dediğini ifade eden Kılıçdaroğlu, ''Acaba Sayın Ergün, Başbakanı böyle bir açıklama yaptığında, çıkıp televizyona, bir yasama organının üyesi olarak, 'Sayın Başbakan, siz doğruyu söylemiyorsunuz, yanlış yapıyorsunuz, siz bir davanın savcısı olamazsınız' dedi mi? Demedi. Anamuhalefet partisinin temel görevi, yanlışları kamuoyuna duyurmaktır'' diye konuştu.

''DOKUNULMAZLIK KİMİN AYRICALIĞI?''

Kılıçdaroğlu, Ergün'ün, ''Türkiye bir hukuk devletidir, kimseye ayrıcalık tanınamaz'' sözlerine işaret ederek, Ergün'e, ''Dokunulmazlık kimin ayrıcalığı? Dokunulmazlık, kendisinin ayrıcalığı değil mi? Madem hukuk davasıydı, kimseye ayrıcalık tanınmıyordu, size niçin bu ayrıcalık tanındı?'' sorularını yöneltti.

Ergün'ün, ''Sayın Baykal'ın dinleme iddialarını gördük, bir komisyon kurduk'' dediğini anımsatan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

''CHP'de dinlenme olup olmadığını AKP, kimlerle kurduğu komisyonla belirledi? Sayın Ergün, hukuk devletinden söz ediyor. Bu ülkede yargının bağımsız olmadığını, AB İlerleme Raporlarından okumadı mı? Yargının bağımsız olmadığına yönelik Yargıtay Başkanlar Kurulunun, bundan 2 yıl önce açıkladığı bildiriyi duymadı mı? Yargının bağımsız olmadığını, savcılara baskı yapıldığını, en son dinlemeyle ilgili görev yapan bir savcının, pasif bir göreve atandığını Sayın Ergün duymadı mı? Dinlemeyle ilgili birimin başkanlığına, sadece Başbakanın imzasıyla atama yapan, dünyada acaba hangi demokratik ülke var?

Demokrasi, yargının bağımsızlığı deniliyorsa, bunlar yok. 'Parlamentoda yasaları yapan AK Parti'dir' diyen grup sözcüsü kim, Ergün bunu sordu mu? Parlamentoyu bile dışlayan, insanları gece yarıları alıp sorgulayan bir düzen, 21. yüzyılın Türkiye'sine yakışıyor mu? Siz bu ülkede F tipi örgütlenmeden güç alarak bir şeyler yapmak, AKP'yi eleştirenleri sabaha karşı gözaltına almak istiyorsanız, o ülkede demokrasiden söz edemezsiniz.''

''TEK PARTİ YÖNETİMİNİN DEMOKRASİ ANLAYIŞI''

Kılıçdaroğlu, AK Parti'nin, kendisini eleştirenleri, dinlemesi gerektiğini ifade etti.Yargı üzerinde, ''olağanüstü bir baskı'' olduğunu iddia eden Kılıçdaroğlu, AK Parti'nin hoşuna gitmeyen bir karara karşı Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu'nu, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun mu yoksa Adalet Bakanı'nın mı harekete geçirdiği sorusunu yöneltti. Kılıçdaroğlu, Nihat Ergün'ün, Teftiş Kurulu'nun, Adalet Bakanlığı'na bağlı olmasının mantıklı bir açıklamasını yapıp yapmayacağı da öğrenmek istedi.
CHP'li Kılıçdaroğlu, AK Parti kanadının, Cumhuriyete, aydınlanma ve demokrasiye karşı, belli yargı organlarını kullanarak savaş açtığını ileri sürerek, vatandaşları duyarlı olmaya davet etmenin, CHP'nin görevi olduğunu söyledi.

Ülkede demokrasiyi Nihat Ergün'den ve AK Parti'den daha fazla istediklerini belirten Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
''AKP'nin demokrasi anlayışı, tek parti yönetiminin demokrasi anlayışıdır. Çoğunluk esasına dayanır, çoğulculuğa değil. Muhalefetin sesini kısma üzerine dayanır, onların özgürce konuşması üzerine değil. AKP'nin demokrasi anlayışı, medya üzerine baskı kurarak, kendi yandaş medyasını yaratma üzerine dayanır, bağımsız ve özgür haber yapmasını sağlamak değildir. Bu nedenlerle AKP, Genel Başkanımızın söylediği gibi; Hitler ve Peron yönetimine ağır ağır giden bir görüntü sergilemektedir.
Kimse, Yalçın Küçük'ün haklı bir gerekçeyle tutuklandığını bize izah edemez. Bu ülkede, şiddeti ve baskıyı, yargıyı kullanarak, bu dozda kullanan AKP'dir, demokrasilerde böyle bir şey olmaz.''