kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
28 Aralık 2008, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak Buzz
 
24 Saat
24 Saat

Bırak oğlum bu yalanları

YEŞİM TABAK
27.12.2008
Dünyanın politik ortamına dokunan Hollywood aksiyonlarında iyilerle kötülerin masal kahramanları kadar belirgin olduğu günler geride kaldı. En azından eskisi kadar aleni ve saldırgan bir 'ötekileştirmece', şimdilerde pek yüzleri tutmuyor. ABD 'dünyamızın abisi' olduğundan, filmlerinde başka ülkelerin kolayca ve hesapsızca karalanmasına bozulup durduk senelerce; 'bu kadar da olmaz yahu' dedik ve bir yandan da fantastik kötülerle katıksız kahramanların savaşını izlemekten zevk aldık. Ne de olsa bu ilkel yaklaşım, bütün o casus hikâyelerine saçmalık düzeyinde bir eğlence katıyordu.
Fakat James Bond'un, hatta bırakın onu Batman'in bile gerçekçi olmaya soyunduğu şu günlerde, bir Ridley Scott kahramanının da aynı şeyi denemesi kaçınılmaz. Kara Şahin Düştü'de (2001) Amerikan ordusunun Somali'deki bir operasyonda yaşadığı ve yaşattığı faciayı anlatan Scott, David Ignatius'un romanından uyarlanan Yalanlar Üstüne'de (Boby of Lies) Irak'taki CIA faciasına bakıyor. Kahramanı Richard Ferris (böyle sert adam rollerine asla yakışmayıp 'hırslı oğlan' tadı katan Leonardo DiCaprio) küçüklerini mahvetmeyi, büyüklerine saygı göstermeyi bilen, hem stratejik oyunlara aklı çalışan hem de aksiyonlu durumlarda kontrolü ele alabilen, Ortadoğu'da fink atan bir çakal ajan. Ferris günün yarısını, kulağına tıkadığı telefonda, Irak yerine oturduğu yerde faaliyet gösteren CIA 'operasyon elebaşısı' Ed Hoffman'la (tombul bir Russell Crowe) konuşarak geçiriyor. Ferris acımasız, fakat zaman zaman yaptıklarını sorgulayacak kadar da kanı kaynayan genç bir arkadaş; gücün karanlık tarafında kalabilir deee..., kalmayabilir de.
Hoffman ise pür mantık ve iktidar adamı; memleketin çıkarı için ne gerekiyorsa yapılacak zihniyetinden bir an bile şüpheye düşmüyor.
Hoffman'ın güvenli yuvasında otururken, çok uzaktaki birilerinin hayat memat meselelerine karar verip durmasıyla müthiş bir tezat olarak, bu CIA'ciyi Ferris'le telefonda konuşurken habire çocuklarıyla ilgilenir halde görüyoruz.

ANLAYAMAYIZ, MÜDAHALE EDEMEYİZ
Hikâyedeki bu tercihte bir miktar eleştiri kokusu varsa bile, bir yandan bütün olan bitenin o minik yavruların 'ekonomik' geleceğiyle ilgili olduğu iması da araya karışıyor, veya istersek karıştırabiliriz. Böyle filmlerde hep olduğu üzere, hikâyenin finaline doğru olayların düğüm noktasına sürüklenmesini kolaylaştırmak (ve seyirciyi baymamak) için, esas oğlanla romans yaşayan bir kadın karakter de (Ayşe rolünde Golshifteh Farahani) senaryoya dahil edilmiş.
Ürdün'e de sıçrayan operasyonlar zincirinin amacı, El Kaide'vari bir örgütün liderini ele geçirmek. Ferris bu uğurda yalandan bir terör örgütü ve yalandan liderini yaratıp teröristlerde merak uyandırarak asıl 'çıbanbaşı'nı ininden çıkarmak gibi bir plana girişiyor. Film dönüp dolaşıp, Coen kardeşlerin birkaç hafta önce gösterime giren Burn After Reading'inin bir komedi olarak sunduğu 'Amerikan gizli servisi ve anlamsızlıklar alemi' tablosuna ulaşıyor. Ama aslında, son kertede şüpheciliği rafa kaldırmaktan da geri durmuyor. Zira madem hayali terör örgütleri yaratılabiliyor, El Kaide'vari örgütün de CIA mahsulü olup olmadığı belirsiz kalsa, yeriydi. Fakat Yalanlar Üstüne o kadar da ileri gitmiyor, "savaş ve böyle yalanlar hoş şeyler değiller" noktasında duruyor; üstelik bu manasızlıktan birilerinin feci manalar ve kazançlar sağladığını söylemeyi unutuyor.
Petrole dair açgözlülüğün global döngüsünü anlatmayı, birkaç sene önce Stephen Gaghan, yazıp yönettiği karman çorman Syriana'da denemişti. Fakat o filmden çıkan tek sonuç da şuydu: Mesele çok karışık, anlayamayız, müdahale edemeyiz, böyle geldi, böyle de gider...
Haberin fotoğrafları