kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
28 Aralık 2008, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
Pazar SABAH  
METİN SEVER

İyi niyetli itirazcılara bir itiraz

Kötü ev kadınları vardır.
Görünen yerlerin tozunu alıp, görünmeyenlere dokunmaz. Halının altına itiverir.
Eğer evin yaramaz çocuklarından biri topu sert şekilde halıya vurursa, gizlenen toz ortalığa yayılır. Puuuf! Toza alerjisi olanlar için yandı keten helva, bir hapşırık krizi gelir gitmez.
Türkiye'deki birçok insan tabu konularda kötü ev kadını gibi.
Tozu halının altına gizlemekte mahiriz.
Hatta durum patolojik.
Ermenilerden özür dileme kampanyası gibi bir top gelip halıya çarpınca, ortalık toz duman oldu. Kimileri hapşırıktan helak oldu.
Canan Arıtman sorunun çözümü için DNA testi istedi! Yanıt Penguen dergisinden geldi: "Canan Arıtman'ın soy ağacı: Odun...." Geçen haftaki "Canan çık artık hayatımızdan" başlıkla yazım nedeniyle bana da mailler geldi. Bir kısmı Arıtman'ı savunuyor, imzacıları ise anlamıyor.
Arıtman'ı savunma gerekçeleri bildik, son kullanım tarihi geçmiş, sorgulanmadığı için tedavülde olan argümanlar: "Ermeni çeteciler de dedelerimizi öldürmüş; Türkiye'nin onuru ile oynanıyor" gibi. İşin güzel tarafı ise bu yoğun trafikte hakaret ve tehdit yoktu. İyi niyetle hislerini, düşüncelerini yazmışlar.

'YETER NEDEN' YETER Mİ?
Ancak bu iyi niyetli tablo Fransız düşünür Voltaire'in ünlü Candide eserini aklıma getirdi. Çünkü: 1-Kitabın başlangıcındaki iyi niyetli kahramanla, iyi niyetli itirazcılar arasında benzerlik var. Hatırlayacaksınız Candide, bir baronun şatosunda ekmek elden su gölden yaşar. İyimser öğretmeni, ona, 'yeter neden'lerin zorunlu sonuçlar yarattığı, iyi bir dünyada yaşadığını öğretir. Ancak kahramanımız şatodan kovulur ve başına gelmedik bela kalmaz: Soyulur, kırbaçlanır, bindiği gemi batar. Ama o mutludur. Çünkü ona 'yeter neden'lerin zorunlu sonuçları doğuracağı, iyi bir dünyada yaşadığı öğretilmiştir.
Bizim "Ama Ermeni çeteleri de...." diye başlayan iyi niyetli itirazcılar da böyle düşünüyor.
Güneydoğu'daki bazı illerdeki Ermeni çetecilerinin varlığı; İstanbul, İzmir dahil yurt sathındaki on binlerce Ermeni'nin çoluk çocuk, yaşlı, kadın demeden bir gecede yaşadıkları yerlerden sürülmeleri; yollarda ölmeleri, soyulmaları ve tecavüzleri için yeterli neden olabiliyor.
Çünkü yeterli nedeni bulmak vicdanları rahatlıyor. Kötülükten uzaklaştırıyor.
Yeterli neden, iyi niyetli itirazcıyı, 'Niye bu tehcir yurt sathında bu kadar ağır koşullarda yapıldı?' sorusunun ağırlığından kurtarıyor.
2- Aradaki fark ise itirazcıların durumu sorgulamamaları, kitabın kahramanının ise verili gerçekten kuşku duyması. Candide, gerçeğin peşinden İstanbul'a geliyor. Bir dervişin "susmak lazım" öğüdünü de dinlemiyor. Gerçeği ihtiyar bahçıvanın sözlerinde buluyor: "Bütün bunlar güzel sözler ama bahçemizi işlemek gerek." İyi niyetli itirazcılar ise yerlerinde sayıyor.
Ezberlerini tekrar edip, imza verenlere kızıyorlar. "İmza verenler, önce kendi bahçelerini, vicdanlarını güzelleştirmeye çalışmış olamaz mı?" diye düşünmüyorlar.

ALLAH'IN GAZABINDAN KORKAR MISINIZ?
Bahçelerinden o kadar eminler ki! Peki bahçemizde hangisi olursa onurlu olacağız...
"Ermeni varlığına son verene kadar, hissiyata kapılmaya, vicdanın sesini dinlemeye yer olmayacaktır" diyebilen Talat Paşa mı? "Ben valiyim, eşkıya değilim. Bu emri uygulamam" diyen Lice Kaymakamı Hüseyin Nesimi mi? Yozgat'ta Ermenileri öldürten Boğazlıyan Kaymakamı Kemal mi? Yoksa "Allah'ın gazabından korkarım" diyen Boğazlıyan Müftüsü Abdullahzade Mehmed mi? Bahçemizde hangisi olursa, daha onurlu olacağız? Hrant Dink mi? Yoksa onu öldüren Ogün Samast mı? Yüzleşmek zorundayız. İyi niyet yeterli değil, ezberimizden kuşku duymak zorundayız.
Tarihimizle, günahlarımızla yüzleşebilseydik acaba Kahramanmaraş ve Çorum'da Alevi katliamı ve diğerleri bu kadar kolay olabilir miydi? Bir Kafkas atasözü vardır: "Eğer geçmişe tabancayla ateş edersen, gelecek sana topla karşılık verir" der.
Biz geçmişle yüzleşmeyerek, hep geçmişe tabancayla ateş ediyoruz. Bu nedenle gelecek de hep topla cevap veriyor.