kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
28 Aralık 2008, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak Buzz
 
24 Saat
24 Saat

Hanım koş çabuk katil bulundu

SONAT BAHAR
26.12.2008
Yılların magazin gazetecisi Müge Anlı uzun zamandır atv'de sabah kuşağında çok farklı bir formatla seyirci karşısında. Programında katiller aranıyor, cinayetler çözülüyor. İlk bölümden bu yana tam beş cinayet çözüldü..
Sabah saatlerinde televizyon karşısına geçen seyirci, artık çok farklı bir formatın müdavimi... Müge Anlı, atv'de yayınlanan, Tatlı Sert isimli programında gazetelerin üçüncü sayfalarına konu olan cinayetlerle uğraşıyor ve bunları çözmeye çalışıyor. Anlı'nın sunduğu program yayınlanmaya başladığından beri beş katil yakalandı. İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, Anlı'ya teşekkür etti, aileler ise polisten sonra soluğu Müge Anlı'nın programında alıyor. Programını Müge Anlı ile konuştuk:

- Programdan sonra Türkiye'nin sosyolojik yapısıyla ilgili görüşünüz değişti mi?
- Ben bunların yaşandığını bilmiyordum, çok pembe bir dünyada yaşıyormuşum. Yaşadığım ve gördüğüm şeyler elbette vardı, ama bu kadar içine girmemiştim olayların.
Bu acıları yaşayan insanlarla yan yana olmak, çok inandığınız, güvendiğiniz kişilerin bile bu suçlara karıştığını görmek şaşırtıcı. Bakıyorsunuz programda gözyaşı döküyor, sonra bir öğreniyorum o da işlenen suçun içinde. Ya da röportaja gidiyorum, arkamdaki kalabalıktaki kişilerden biri katil çıkıyor. Bunları yaşadıktan sonra artık hayata eskisi gibi toz pembe bakamıyorum.

- Biraz paranoyaklaştınız mı?
- Yok, ben insanlara güvenmeye devam ediyorum. Eskiden hayatımda klişeler vardı: Bir anne evladına zarar veremez, bir akraba bir başka akrabasını öldüremez, bir evlat annesine zarar veremez gibi...
Gördüm ki bunlar klişelermiş, gerçek hayatta böyle değilmiş. Gerçek hayatta kimi zaman çıkar, kimi zaman başka gerekçelerle herkes herkese zarar verebiliyormuş.

- Bu format kendi kendini mi oluşturdu?
- Bir anlamda kendi kendine gelişti.
Mesela, bu sandık cinayetinde de biz çağırmadık, kendileri geldiler; "Biz çıkalım da çocuğumuz bulunsun," dediler.
Günde en az beş-altı tane kayıp vakası geliyor. Program çok izleniyor ve çok etkin, eğer burada bir fotoğraf gösterilirse, bulunabileceğini düşünüyor aileler.
Gerçekten de öyle.

- Emniyetle nasıl bir bağınız var?
- Buradaki başarılar, emniyetin başarısıdır, Türk polisinin başarısıdır. Biz sadece emniyete duyulan güveni pekiştirmiş olabiliriz. 'Türk polisi yakalar' sloganını dillere tekrar yerleştirdiğimizi düşünüyorum bu programla. Bizim şöyle bir yardımımız oluyor; emniyete gidip bilgi paylaşmaktan çekinen insanlar bir televizyon programını daha kolay arıyor. İhbarlar daha rahat oluyor. Emniyete faydası bu olabilir.

- İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, program için teşekkür etti size.
Hem ona, hem Asayiş Şube Müdürü Mustafa Köse'ye ve onun nezdinde tüm arkadaşlarına teşekkür borçluyum.
Devletin kurumlarını çok seven ve saygı duyan biriyim. Ben polisi, askeri severim.

- Programda bir sorgulama var, bununla ilgili bir brifing aldınız mı?
- 16 yıldır gazetecilik yapıyorum, yıllarca magazin gazeteciliğiyle uğraştım. Magazin gazeteciliği çok zor bir iştir. Bu anlamda böyle bir brifinge ihtiyacım olmadı.
Sorgulama demeyelim de buna, insanlar her şeyi açıklıyorlar eğer gizleyecek bir şeyleri yoksa. Biz de bir olayı ortaya çıkarabilmek için sorular sormak zorundayız, insanların anlattıkları her zaman gerçek olmayabiliyor. Öyle kurgulamış da olabiliyorlar.
Şunu anladım ki toplumda birçok kişi, birçok şeyi sorgulamıyor aslında.
Biz sorunca aklına geliyor.