kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
19 Kasım 2008, Çarşamba
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
MUHARREM SARIKAYA

Etnik ve dinsel zeminde seçim

Eğer bu üslup devam ederse 29 Mart'ta yapılacak yerel genel seçimin propaganda zemininin ne olacağı bugünden belli.
Bunu anlamak için uzağa gitmeye de gerek yok.
Son iki hafta içindeki gelişmelere bakmak yeterli.
Örneğin CHP lideri Deniz Baykal'ın türbanlılarla birlikte gerçekleştirdiği "görüntü açılımı."
Her ne kadar siyasetin kıyafeti olmayacağı kabul gören bir olgu olsa da sonuçta CHP bugüne kadar hiçbir seçim döneminde göstermediği bir davranışı sergiliyor.
Hem de iki hafta boyunca üst üste tribüne bu yönde görüntü vererek.
CHP lideri Deniz Baykal da bu konudaki politikasını sürdürme konusundaki kararlılığını da açık bir şekilde dile getirmiş bulunuyor.
Dolayısıyla sadece "Milli Görüş" zemininde kalan, geçmişte çok az da MHP'de yaşanan türbanlıları saflara katma çabasına bundan sonra CHP de katılmış bulunuyor.
Bunun CHP'ye ne kazandıracağı, diğer kesimlerden ne kadar uzaklaştıracağını kestirmek kolay değil.
Ancak bir gerçek var ki CHP seçim propagandasını bir bölümünde dahi olsa dinsel simge zemininde de yürütecek.
CHP grubunda dün sıklıkla dile getirildiği gibi, "Türbanlılar CHP'li olamaz mı?" söylemi tekrar edilebilir.
Ancak iki hafta boyunca rozet takma bahanesiyle türbanlıları sahneye çıkarıp, onun üzerinden kamuoyuna görüntü vermeye çalıştığınızda bunun adı dinsel propagandadan başka bir şey olmaz.

Bahçeli'nin açılımı
Hatta MHP lideri Devlet Bahçeli'nin göreve geldiği günden bu yana boşaltmaya çalıştığı "dinsel propaganda" yöntemini CHP doldurmaya gayret ederse durum içinden hiç de çıkılmayacak bir noktaya varılır.
Bu kesinlikle "türbanlılara CHP rozeti takılmasın" anlamına alınmamalıdır.
Her kesime olduğu gibi türbanlılara da CHP'nin aynı yaklaşımı göstermesi kadar doğal bir davranışın olacağı da tabii ki kabul gören bir gerçektir.
Aynen dün Alevi açılımı yapan MHP lideri Devlet Bahçeli'nin Alevi-Bektaşilerden de oy almak istemesi kadar doğal bir şey olamaz.
Ancak bunu Alevi-Bektaşi bazı kişileri alıp parti rozeti takma adına kürsüye çıkararak yapsaydı benzer bir çelişkiye Bahçeli de düşmüş olacaktı.

Etnik zemin
Gelelim seçimin en tehlikeli diğer zeminine.
Yani etnik bir temele dayandırılmak istenen propaganda sürecine.
Türkiye'nin Doğu ve Güneydoğu'sunda 15 yıla yakın süredir zaten etnik temele dayalı bir seçim süreci yaşanıyordu.
Aşırı Kürt milliyetçileri bu konuda da geçmiş on yıl içinde epey bir yol aldı. Son olarak DTP'nin bağımsız adaylarla elde ettiği başarı da bunun bir göstergesiydi.
Ancak son dönemde etnik zemine dayalı propaganda, arazi genişletmeye başladı.
Daha önce bir bölgeye tıkanıp kalan etnik temele dayalı propaganda son dönemde büyükşehirlere de sıçradı.
Bunun en iyi örneği de hafta sonu Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'in partisinin bir ilçe kongresinde yaptığı konuşmasında görülüyordu.
Gökçek, CHP'nin Ankara Büyükşehir adayı olarak çıkan Murat Karayalçın'ı terör örgütünü destekleyen Kürtlerden oy beklemekle suçladı.
Bununla da kalmadı, özetle "Kötü Kürtlerin Murat Karayalçın'ı" destekleyeceği, "İyi Kürtlerin desteğinin ise kendileri ile birlikte olacağı" anlamına gelen sözler söyledi.
İyi kötü ayrımı üzerine kurulu da olsa etnik temele dayalı propaganda süreci büyükşehirlere de girmiş oldu.
Siyasi partiler bu söylem ve tutumlarını devam ettirirlerse seçim süreci hiç de iyi olmayan bir noktaya ulaşır.
Bunun altından da başta iktidar partisi olmak üzere hiçbir siyasi parti kalkamaz.