kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
7 Kasım 2008, Cuma
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
MUHARREM SARIKAYA

Değişim ile iletişim

ROMA

Barack Obama, seçim sloganı "değişim"i ABD'de hangi oranda gerçekleştirecek? Bu değişim süreci AB'yi hangi oranda etkileyecek?
Birçok AB üyesi İtalyan-Türk Forumu için bulunduğumuz Roma'da bu soruya yanıt arıyor. Sadece Forum'da değil, Avrupa medyasındaki tartışma programlarından makalelere, her yerde yanıt aranıyor.
Bunların nedeni de ABD gibi, AB'de de "Obama tüm sorunları çözecek" gibi yüksek oranlı algının yaratılmış olması. İşin ilginci herkesin de kendine göre beklentisi var. En yüksek beklenti ise ekonomik krize çözüm.
Obama, bu beklentilere hemen yanıt verebilecek mi? Örneğin uzun süredir çekingen, ürkek, atalet içinde kalmış, bir türlü aktifleşemeyen Avrupa kurumları için de tetikleyici güç olabilecek mi? AB'yi kısılıp kaldığı küçük burjuva özelliklerinden çekip alabilecek mi?

Çıplak AB ordusu
Ankara'nın AB üyeliğine en çok destek verenlerden İtalya'nın, Senato Başkan Yardımcısı Emma Bonino da Forum'daki konuşmasında bu sorulara şu sözleriyle yanıt arıyordu: "Gelişmekte olan ülkelere hiç gelişmeyecek gibi davrandık. Farkına varmadığımız dünyadaki değişim sonunda her şeyi allak bullak etti. Obama belki bizi durağanlıktan kurtaracak, olgunlaşmamıza yardımcı olacak."
AB'deki durağanlığa verdiği örnek ise Avrupa Savunması. Bonino burada da söze şöyle girdi: "Yılda 12 milyar euro harcadığımız 2 milyon üniformalımız var ama çıplaklar; 60 binini bir araya getirip bir yere gönderemiyoruz..."
Aslında varmak istediği açık; Avrupa'nın en büyük, NATO'nun en etkin ve dinamik gücü TSK'ya övgü. Bir de "göremedik" dediği Türkiye'nin gelişmişliği. Her ikisinden de AB'nin yararlanması gereğinin altını çizdi.
Bir yandan Fransa'nın 5, diğer yandan Rum kesimi ve Yunanistan'ın 8 başlıkta müzakere sürecine koydukları "nedensiz" engeller dolayısıyla Türkiye'yi kaybetmemek gerektiğini vurguladı.
İyi de bu engeli aşmak için ne yapmalı; yine Türkiye'nin tavizi mi beklenmeli? Onu da görev bölümü yapmış gibi İtalya Dışişleri Bakanı Franco Frattini, Dışişleri Bakanı Babacan'la ortak açıklamasında dile getirdi.
Aslında önerileri yeni değil. Bir süre önce Ankara'ya gelen AB'nin eski Genişlemeden Sorumlu Komiseri, AB Komisyonu Başkan Yardımcısı Verheugen de dile getirmişti. Frattini de Verheugen gibi "Türkiye'nin en büyük eksiğinin iletişim olduğunu" söyledi.
Bunun için yeni yöntemler gerektiğini, Almanya'daki Türk nüfusun etkinleştirilmesinin zorunlu olduğunu söyledi. Türkiye'nin üyeliğini destekleyen AB üyesi ülkelerle birlikte bir strateji belirlenmesini önerdi. Türkiye'ye ilişkin önyargıların kırılması gereğinin altını çizdi.
Özetle Obama ile birlikte bazı şeylerin değişeceğini ve Türkiye'ye AB'nin daha fazla ihtiyacı olacağını söyledi. Örnek olarak Kafkaslar'ı ve Ortadoğu'daki gelişmeleri gösterdi.

Umut mu, hüzün mü?
İtalya Dışişleri Bakanı'nın da altını çizdiği gibi Obama, Türkiye için AB sürecinde umut mu olur? Yoksa yeni süreçte ortaya çıkan Ermeni konusu başta, birçok bölgesel sorunun çözümünde Türkiye için pürüz mü yaratır?
Bunu anlamak için ABD'deki geçmiş Demokrat iktidarlara bakmak yeterli. Örneğin Clinton dönemi... Türkiye'nin AB sürecinde en önemli çözücü görevini Clinton, yani Demokratlar yaptı. Bölgesel sorunlarının çözümünde de Demokratların katkısı önemliydi.
Buna rağmen Ankara tercihini Avrupa'da nasıl Hıristiyan Demokratlardan yana kullandıysa, ABD'de de Cumhuriyetçilere yöneltti. Ancak ne zaman ki seçim bitti, iki ülkenin ilişkileri de normal seyrine döndü.
Nitekim Dışişleri Bakanı Babacan'ın da vurguladığı gibi ABD'nin önündeki 10 problemi alın, en az 78'i Türkiye ile de doğrudan ilişkili. Hatta İran, Irak, İsrailSuriyeFilistin sorunlarında aynı formüle sahip. ABD'nin öncelikli diğer iki sorunu ise, K. Kore gibi Türkiye'ye bölgesel uzaklığından kaynaklı...
Dolayısıyla bugün Obama'nın gelişi ile Ankara-Washington ilişkilerinde tabii ki farklı şeyler olacak. Ancak bunlar bir türlü çözülemeyen meseleler olarak Türkiye'nin tepesinde Demokles'in kılıcı gibi sallanmak yerine, çözülebilir hale dönüşecek.
Bunu anlamak için de ABD'deki Demokrat iktidarlar dönemine bakmak yeterli...