kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
19 Ekim 2008, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak
 
24 Saat
24 Saat
Tekay, kutuplaşma değil, mutabakat yanlısı.

İstanbul Barosu'na kadın başkan adayı

MURAT ÇELİKKAN
10.10.2008
Katılımcı Avukatlar Grubu'nun başkan adayı Mebuse Tekay seçilirse, İstanbul Barosu'na 130 yıldır ilk kez bir kadın başkanlık edecek. Tekay, 24 bin avukatın başkanlığına aday..
25-26 Ekim tarihlerinde İstanbul Barosu Başkanı ve Yönetim Kurulu seçilecek, İstanbul Barosu'na kayıtlı 24 bin avukatı temsilen. İstanbul Barosu'nun tarihi bu yıl 85. yılını kutlayacağımız Cumhuriyet'ten eski; yaklaşık 130 yıllık... Tarihi boyunca dört kadın başkan adayı olmuş. Bu ay yapılacak seçimlerde yarışacak beş grubun arasından bir tanesinin Baro Başkan adayı bir kadın: Avukat Mebuse Tekay. Şayet Tekay seçilirse, İstanbul Barosu Başkanı ilk kez bir kadın olacak.

-Bu güne kadar çok çeşitli oluşumlar, etkinliklerde yer aldınız ama ilk kez İstanbul Barosu Başkanlığı'na ve yönetimine aday oldunuz. Niye bu gün?
- Bu hem ülkenin, hem baronun içinde bulunduğu koşullarla ilgili. Siyasetin gündeminde hukuk var ve Baro da iyi yönetilmiyor diye düşünüyorum. Baro'da hem yönetimde olan, hem muhalefetteki grupların, sorunları çözücü bir işlevi olamayacağını düşündüğüm için yönetime ve başkanlığa talip olduk.

- Ne hedefliyorsunuz?
- Baro'nun iki işlevi olduğunu düşünüyoruz. Hem mesleki sorunlarla hem de insan hakları ve hukukun üstünlüğü ile ilgilenmesi gereken bir kurum. Hem ülkede, hem Baro'da böyle bir boşluk var, sorunların çözümü kamplaştırıcı bir şekilde ortaya konuyor ve kamplar arasında hakikat kayboluyor. Halbuki bir başka yol var, adil, hukuktan yana olarak sorunlara çözüm bulmak mümkün; bunu yapmak, bu boşluğu doldurmak istiyoruz.

- Nasıl olacak bu?
- Mesela Ergenekon davası diyelim. Generallerin de bütün yurttaşlar gibi, suç işlediklerinde yargılanabilmeleri çok önemli, ama onların adil yargılanma hakkını da savunuyorum. Baro'nun da bu davanın, 2 bin 500 sayfalık bir iddianame ve 545 klasörlük tanık dosyaları arasında gündemin kaybolduğu bir dava olmaktan çıkması için uğraş vermesi, herkesin vicdanı ve aklını temsil edecek bir ekiple bu konuda çalışması gerek..

TERZİ SÖKÜ/ÜNÜ DİKEMEZ
- Türkiye'de hukuk niye bu kadar gündemde ve niye adalete güven giderek azalıyor?
- Çok nedeni var. Yargının birçok talebi var. Türkiye'de iktidarlar uzun yıllardır güçlü bir yargı sistemi ve güçlü hukukçular istemediler. Yargıya ayrılan pay yüzde 1'in üstüne çıkmıyor. Bu payla yargı sorunlarının çözülmesi olanaksız. Hâkim ve savcı açığı var, avukatlar saatlerce duruşma kapılarında bekliyor, Yargıtay'da 10 binlerce bekleyen dosya var. Yargıtay 1. Başkanlarının bütün adli yıl açılış konuşmalarında hukuka güvenin azaldığı, bütçeden payın artması gerektiği, büyük iş yükü olduğuna değiniliyor, ama güçlü bir yargı sistemi istenmiyor. Yargı ne yargıçlar ve savcılar ne de Barolar açısından bağımsız değil. Hükümet, açıkca Danıştay'ın yürütmeyi durdurma kararlarına uymuyor. Büyük bir direnç var.

- Baro bu konularda ne yapabilir?
- Baro, bir baskı grubu gibi çalışmalıdır. Türkiye'de Barolar'da güçlü ve etkin yönetimler olduğunda bu işlevinin olduğunu görüyoruz.

- Sizin çözmeye aday olduğunuz avukatların sorunları nedir?
-O kadar çok ki! Öncelikle avukatların sosyal güvenlik ve gelir güvencesi sorunları var. Terzi söküğünü dikemez misali, herkesin haklarını arıyorlar, ama kendi sorunları konusunda çaresiz kalıyorlar. Sonra avukatların bağımsızlığı çok önemli. Kamu kurumlarında çalışan avukatlar yani bağımlı avukatlar, bir hizmet sözleşmesi ile çalışıyor. Meslek kurallarına göre bağımsız olması, müvekkilini seçebilmesi, savunmasının bağımsız olması esastır. Kamu kurumlarında durum böyle değil. Bunun bir standarda bağlanması gerekiyor.

- Başka ne tür sorunlar var?
- Ceza adalet sistemi içinde 10 sanıktan biri avukatla temsil ediliyor. Yani insanlar, hak araraken yalnız. Geliri belli bir rakamın altında olan her vatandaşın ücreti adli yardımdan karşılanarak hiç para vermeden seçtiği avukatla temsili, gelir düzeyi arttıkça da katkı payı artarak bir savunma sistemi yaratılmalı. Bu birçok ülkede uygulanıyor, Türkiye'de de uygulanabilir. Barolara çok büyük bütçe saptanıyor; bu para genç ve stajyer avukatların ihtiyaçları için de kullanılmalı. Ayrıca Türkiye'de hukuk fakültesi başına 12 öğretim üyesi düşüyor, bazı ana bilim dallarında öğretim üyesi yok. Eğitimin niteliği de sorunlu.

- Bu kadar büyük sorunlarla İstanbul Barosu olarak nasıl başa çıkacaksınız?
- Bir başkan, 10 Yönetim Kurulu üyesi değil, 11 başkan olarak çalışarak; Barolarla yoğun işbirliği yaparak. Ülke sorunlarıyla ilgili hukuk ve toplum bilimleri kurulları oluşturduk. Bu kurullarda her ana bilim dalından ve farklı görüşlerden hocalarımız bir araya geldi. Hem kendi alanlarında değişmesi gereken hukuki envanteri hazırlıyorlar, hem de toplumda derin çatışma yaratan konularda bir mutabakat yaratılması için çalışma yürütecekler. Buna da katkıda bulunmak istiyoruz.

- Katılımcı avukatlar hakkında ne söylemek istersiniz?
- Bizler, ülkemizin ve avukatlık mesleğinin içinde bulunduğu durumdan büyük endişe duyuyoruz. İstanbul Barosu yönetimine bu nedenle talip olduk. Türkiye, uygar dünyanın çoktan hallettiği sorunlarını hâlâ çözememiş... Birer zenginlik gibi kuşanacağı din, dil, etnisite gibi kültürel farklılıklarını derin çatışmalara dönüştürmüş... Gencecik çocuklarının ölümüne, linç girişimlerine seyirci kalmış... Askeri vesayetten kurtulamamış... Her toplumun gururla taşıdığı aydınların, yazarların, medyanın sesini kısmaya çalışmış, kültürel mirasına sahip çıkamamış, kıyılarının talan edilmesine göz yummuş... Boğaz tokluğuna çalışan işçilerin kot pantolon taşlarken zehirlenmesine, tersanelerde ölmesine müdahale edememiş bir ülke... Bunların aşılması gerektiğine inanan, mesleğin sorunları ve yapılabilecekler konusunda da çok nitelikli yönetim adayları çıkartabilmiş bir grup bu. Umarım başarılı oluruz.