kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
19 Ekim 2008, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak
 
24 Saat
24 Saat

Denizde tek başına 312 gün

Figen Yanık
17.10.2008
2003'te ba.ladığı Altı Zirve Projesi'ni okyanuslar a.ıp, dağların zirvesine tırmanarak sürdüren ve 'tek ba.ına denizde en uzun kalan kürekçi' unvanıyla Guinnessrekorunu devralan Erden Eruç, Seattle'daki evinde fırtınaların geçmesini bekliyor..
46 yaşındaki Erden Eruç, 2003'te başladığı ve kürekle okyanusları geçip, bulunduğu kıtanın en yüksek zirvesine çıktığı Altı Zirve Projesi'ne fırtınalar yüzünden ara verdi. Eruç, Atlas Okyanusu'nu geçtikten sonra geçen yıl temmuz ayında da Kaliforniya'dan yola çıkıp Avustralya'ya doğru Pasifik Okyanusu'nu geçmeye başladı.
Tam 312 gün sonra bu yıl mayıs ayında, olumsuz hava koşulları yüzünden Filipinler'de mola verdi.
Bütün bunları hem kendi sınırlarını keşfetmek hem de Yatılı İl Bölge Okulları'na yardım toplamak için yapan Eruç, şaşırtıcı rekorlara da imza attı: 'Atlas Okyanusu'nu kürekle geçen ilk Türk'ten sonra Pasifik'te 312 gün süren seyriyle de 'tek başına denizde en uzun süre kalan kürekçi' olarak Guinness rekorunu devraldı.
Around-n-Over Vakfı'nın kurucusu da olan Erden Eruç, şimdi fırtınaların geçmesini bekliyor.
Aralık ayında tekrar yola çıkacak.
Onu Seattle'daki evinde bulduk...

- Belki de insanlık tarihine geçecek bu 'zorlu macera'ya sizi zorunlu bırakan nedenler neydi? Sıradanlığa tahammül edememe mi, makineleşen ruhlarımızı bir biçimde onarmak mı?
- Bu yolculuk 1997'den beri demlenen bir hayalin sonucu... O sıralar işyerindeki bir dünya haritasının önünde gidip gelip dinlendikten sonra, o haritada parmağımı sürerek Amerika'dan Türkiye'ye doğru kendime bir rota çizdiğimi hatırlıyorum. Sonra bu düşünceler bir devriâlem fikrine dönüştü. Çocuk yaşlardan beri sporla büyümüştüm ve doğa sporlarıyla iç içe yaşamaktaydım.
Ofis ortamında çalışırken aklım dışarıda, dışarıdayken ofisteki işlerdeydi. O iki zıt kutbun arasında esir kalmıştım. Beni kas gücüyle devriâlem yolculuğuma başlamaya teşvik eden İsveçli dağcı Göran Kropp'un 2002 eylülünde beraber kaya tırmanırken düşüp hayatını kaybetmesi, benim için dönüm noktası oldu. O gün hayatın kısa olduğuna ve hayallerimi ertelememem gerektiğine karar verdim. Şimdi daha huzurlu ve mutlu olduğumu hissediyorum.

- Eşinizi nasıl ikna ediyorsunuz bu gitmelere?
- Eşimle tanışmamız 2000 mayısında oldu. Daha ilk günden ona benim kas gücüyle devriâlem planlarım olduğunu söylemiştim.
Göran Kropp'un 1996'da İsveç'ten Nepal'e kendi dağcılık yükünü çekerek gitmesi ve sonra Everest'e tırmanmasıyla ilgili Ultimate High adlı kitabı beraber okumuştuk.
'Artık devriâlem yolculuğuna başlamalıyım,' dediğimde bana izin vermenin ötesinde, 'Evet yaparsın,' diye bana omuz vermiş bir kişidir eşim. Babam önceleri 'Kariyerin ne olacak?' diye sorgulamıştı, ancak sonraları o da beni en çok teşvik etti. Hayallerimi korumam gerektiğini, sadece bilenlere danışmam gerektiğini ve her tavsiyenin geçerli olmadığını erkenden öğrendim.

- Kas gücüyle devriâlemin en büyük zorluklarından biri kaslarınızın bu hayallerinize cevap vermemesi olabilirdi.
Onları nasıl hazırladınız bu yolculuğa?
- Sağlıklı bir vücuda sahip olmak, yaşam boyu sporu sürdüregelmiş olmak gerekiyor.
Sporla tanışık olduğumdan kendime hedefler koyup, o yönde ter dökmeye alışığım. Ancak her etap öncesi günde iki-üç saat idman yapabildiğimde kendimi şanslı hissediyorum. Hiçbir idman programı beni yolculuğumun etaplarına başladığımda gereken, günde 10-14 saatlik bedenen çalışma temposuna hazırlayamaz.
Bunun tek çaresi, o etaba başladığımda bilinçli davranıp, yolculuğun kendisini bir idman programı olarak kullanmak, ilk iki haftada incinmemeye dikkat etmek, dört ile altı hafta geçmeden de yüksek randıman beklememek.
Yola çıkmadan önce biraz kilo almaya çalışıyorum, zira yolculukta kilo kaybetmem kaçınılmaz oluyor.

- "Benden bu kadar, eve dönüyorum," dediğiniz oluyor mu?
- Hayır. Bıkkınlık duyduğum, illallah deyip sövdüğüm zamanlar elbette oldu, ancak bunlar geçici duygular. Yapılanın büyük bir bölümü bedenen değil, zihnen kendi kendini terbiyeden oluşuyor.
Olumlu düşüncelere odaklanmak ve olumsuzları bastırmak için çaba göstermeliyim. Pasifik'teyken ocak ayıydı, iki hafta hiç durmadan sağanak yedim, hiçbir şey kurumadı, elektronik cihazları kullanamadım, bulutlardan güneş panellerim elektrik üretmedi, akülerimi şarj edemedim. Kabin küf kokmaya başladı, uyuduğum minderler vıcık vıcık ıslak bir his vermeye başladı, kasvet bastı... İşte o sıralar epey bunalmıştım...

- Yolculukta karşılaştığınız en büyük hayal kırıklığı ne oldu?
- 2008'in mayıs ayında karaya 135 denizmili kala, rüzgârın aleyhime dönmesi ve denizin beni tekrar açığa sürmesi oldu. Aylarca deniz beni batıya sürmüş, ekvatorun güneyine geçmeme izin vermemişti. En nihayet 3 Mayıs'ta kuzeybatımdaki Palau civarında oluşan bir tayfun lehime rüzgâr getirmiş ve güneye, Papua Yeni Gine'ye doğru inebilmiştim. Yiyeceğim tükenmeye yüz tutmuştu ve karaya dört beş günlük mesafedeydim.
Sonunda tekneyi götürüp bir limana bağlayabileceğim diye epey ümitlenmiştim, ancak nasip değilmiş. 17 Mayıs'ta 312 gün denizde kaldıktan sonra geçişimi noktalamak zorunda kaldım.

- Okyanusun ortasında aylarca tek başına olmanın tarifi var mı?
- Yalnız olan kişinin kendisiyle barışık olması gerekir. Tek başına geçirilen o süre zarfında düşünceler durmuyor, insanın kafasında bin bir tilki cirit atıyor.
Geçmişle hesaplaşmalardan tutun, geleceği planlamaya varan, arada bir şimdiyi yaşayan birçok düşünceyle başa çıkmak gerekiyor.
Haberin fotoğrafları