kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
19 Ekim 2008, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak
 
24 Saat
24 Saat

Metallica bayramı

MEHMET TEZ
03.10.2008
Geçen hafta Barcelona sokaklarında aylak aylak dolaşırken Revolver'ı keşfettim. Küçük bir girişi olan ancak içeri adım attığınızda sizi şaşırtan bir müzik dükkânı. Virgin, Tower Records ya da Fnac gibi zincir mağazalar yerine bu tip, tek şubeli, 'başka yerde yok' lezzetine, zaman içinde oluşmuş bir arşiv ve tavrı olan dükkânları severim ben. Akmar'daki Zihni gibi mesela. Diğerlerine girince 3M Migros'a girmiş gibi oluyorum. Üstelik aradığımı da bulamıyorum. Revolver'da kendimi çok iyi hissettim. Aslında başka şeylere bakarken (DJ Shadow'un bootleg kayıtları ve erken dönem Danzig albümleri, hepsi 180 gram vinil) Metallica'nın Death Magnetic'ini de alayım aradan çıksın dedim. Açıkçası benim bu albümle ilgili fikrim son iki albümle aynıydı, daha dinlemeden: "Metallica'yı severim, saygım var. Alır dinlerim. Çok sevmesem de dinlerim. Daha kötü onlarca şey dinliyorum zaten her gün." Böyle bir his. İstanbul'a geldim, tabut kapaklı albümü arabanın CD player'ına yerleştirdim ve boş İstanbul sokaklarında bayram bayram gezinmeye başladım. Albüm mükemmel. İlk iki şarkı That Was Just Your Life ve The End of the Line art arda nefesimi kesti. Açılıştaki intro uzun ama bekleyin. Sabrın sonu selamet. Şarkı eksiksiz bir Metallica yapıtı. Her şey olması gerektiği gibi. Şu olsa şimdi dediğiniz her şey oluyor. Broken, Beat & Scared de öyle. Albümün ilk klibinin çekildiği The Day That Never Comes belki de buradaki en ticari şarkı. Ama tabii yedi dakikayı geçen, içinde üç-dört defa ritim değişen ve hayli uzun gitar soloları bulunan bir şarkı nasıl ticari olur? İşte diğer şarkıları siz düşünün. Death Magnetic ismi, ölümün insanlar üzerindeki etkisine gönderme yapıyor. Ölümün bir mıknatıs gibi insanları çekmesi. Lars'a göre bu hayatın en önemli olgusu ve bu albümün teması ölüm korkusu. "Yokmuş gibi yaptığımız bir şey ama bir gün olacak ve hepimiz onunla yalnız yüzleşeceğiz," diyor Lars. Zincirlikuyu Mezarlığı'nın kapısına asılsa kimse itiraz etmez herhalde. Ve Metallica bu soruna karşı kendini rahatlatacak bir çözüm ararken ortaya çıkan şey işte bu albüm. Ben esasen grubun eskiden de sevgi dolu baladlar yazan bir ekip olmadığını bildiğimden gayet normal karşıladım, şaşırmadım. Ve Metallica'nın enstrümanlarına abanıp konuyu dinleyiciye havale etmesini çok sevdim. Albümle ilgili en önemli sorun ise kayıt kalitesi. İnternetteki forumlarda ve hayranlar arasında inanılmaz tartışmalar dönüyor. Şarkıların Guitar Hero versiyonlarının kayıtları albümden daha iyi. Şimdi hayranlar oyunda ayrı ayrı kanallarda verilen şarkıları alıp, üzerinde çalışıp daha iyi mastering yapıp internette yayınlama yarışında. Bence bunlar detay. Albüm çok başarılı ve son zamanlarda fos çıkmayan ender şeylerden. Açıkçası siyah tişörtüm ve walkmen'imle sürekli bana bakan insanları umursamadan saatlerce yürüdüğüm zamanları hatırladım bayramda. Tek başıma turladım durdum. Sonra ne mi yaptım? Tam kadro bayram ziyareti. Halalar, enişteler, kuzenler, ailenin yeni jenerasyonuyla kaynaşma turları, börek, kısır, baklava... O kafayla mükemmel bir 'after party' oldu. Kimine Şeker, kimine Ramazan. Bana Metallica bayramı...