kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
13 Ekim 2008, Pazartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
MEHMET BARLAS
BAŞYAZI

Gerçekten dünya yıkılsa da bize bir şey olmaz mı?

Bir arkadaş topluluğunda "Bize bir şey olmaz" felsefesi üzerinde tartışıyorduk.
Sedat Aloğlu, atıldı:
- Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın "Kuyruklu Yıldız Altında İzdivaç" romanını okuyun. "Bize bir şey olmaz" felsefesinin kaynaklarına ulaşırsınız, dedi.
Hemen gidip kitabı buldum ve yıllar önce okuduğum romanı, bir nefeste yeniden devirdim.
Özetleyerek hatırlatayım.
Sanırım sizler de benim gibi Sedat Aloğlu'nun ne kadar doğru bir yönlendirme yaptığını kabul edeceksiniz.
Hüseyin Rahmi Gürpınar, her 80 yılda bir dünyanın yanından geçen Halley kuyruklu yıldızının 5 Mayıs 1910'da dünyaya çarpacağı kehanetinin toplumda panik yaratması üzerine aynı yıl bu romanı yazmış.
Çeşitli toplum katlarında bu konu üzerinde seslendirilen endişelerin yansıdığı diyaloglar üzerine kurmuş romanını.

Kuyruklu yıldız telaşı
İşte bazı örnekler:
"Bedriye Hanım bahçe üzerindeki küçük odanın penceresinden, bitişik komşunun tahta kaplamasına yumruğu ile heyecanlı heyecanlı vurarak haykırıyordu:
- Kardeşim Emine neredesin!.. Pencereye gel bak sana ne söyleyeceğim!..
Emine Hanım yavaşça penceresini açıp başını dışarı çıkardı:
- Oğlanı yeni uyuttum. Vurma öyle hızlı hızlı. Ev temelinden sallanıyor...
- Dünyaya kuyruklu yıldız çarpacakmış...
Emine Hanım "tu, tu" diye birkaç defa yakasına tükürerek çarpıntısını defetmeye uğraştıktan sonra konuşabildi:
- Aman ben de korkacak bir şey zannettim. Ne kadar telaşçısın kardeş... Çarpacaksa çarpsın... Ne var? Kapımı kapar, evceğizimde otururum. Bir yere çıkmam. Şimdi karılar "Nasıl çarpacakmış bakalım" diye sürü sürü seyre giderler. A... gitmem, gitmem... İt köpek arasında çiğnenmeye vaktim yok.
Bedriye Hanım asabi bir kahkaha attı:
- Emine kardeş, sen ne kadar aptallaşmışsın. Hiç o koca meret, o saçaklı raziye bu dünyaya çarpar da senin evin kalır ki kapını kapayıp da içinde oturacaksın?

Helal para meselesi
- Hanım, benim evime bir şey olmaz. O helal para ile yapıldı. Kazasker Efendi' nin Çarşamba'daki konağı yıkıldığı vakit, onun kerestesiyle inşa edildi. İçine kullandıkları yağhane direklerini görseydin şaşardın. Bu dünya yıkılır da yine bizim evimiz yerinde durur. Büyük zelzelede ne kagir binalar göçtü de evimizin bir kıymığı bile yerinden oynamadı... Kaderine razı olanın gemisi batmaz. Sen merak etme."
"Global ekonomik kriz bize çarpar mı" sorularına karşı "Bize bir şey olmaz"lı değerlendirmelerin duyulduğu bu dönemde, bunun genel bir felsefenin yansıması olduğunu bilmemiz gerekiyor.
Evin tahta kaplamasına komşusu vurduğunda "Ev temelinden sallanıyor" diye endişe eden, ama dünyaya bir uydu çarpsa bile "Helal para ile yapılan" evine bir şey olamayacağına inanan Emine Hanımlar bizdendir...
AIDS hastalığına karşı önlemler alınması gerektiği zaman da, "Bize bir şey olmaz" felsefesine inanmış umursamazların çıktığını duymamış mıydık?
Veya dünyanın her ülkesinde trafik ışıklarına ve kurallarına uyulmadığı zaman kaza olacağına inanılırken, "Bize bir şey olmaz" diyerek etrafı kesip biçen trafik canavarlarını biz yetiştirmedik mi?

Bize bir şeyler olmuştu
Hiç merak edip baktınız mı acaba?
Dünyanın gördüğü en büyük ekonomik kriz olan "1929 Bunalımı"nda bize bir şey olmuş mu?
Örneğin o kriz sonunda ekonomi durgunluğa girip, işsizlik yaygın hale gelince, Cumhuriyet'in ilk ciddi çok partili demokrasi denemesinin ürünü olan ve Atatürk'ün talimatı ile kurulan Serbest Fırka'ya halk büyük ilgi göstermişti. Ertesi ay yapılan yerel seçimlerde Serbest Fırka başarılı sonuçlar alınca, işin yönü değişivermişti.
Atatürk, Serbest Fırka'nın lideri Fethi Okyar'ı "Siz hemen birkaç ay içinde iktidara geçmek için uğraşıyorsunuz. Hiç beklemeğe tahammül göstermiyorsunuz" diye azarlayınca, 1930'un ortasında (Ağustos) açılan parti, aynı yılın sonu gelmeden (Kasım), kendini kapatmıştı.
"Tek partili" totaliter sistemin tırmanışı böylece başlamıştı.
Aynı yıl "Türk Parasını Koruma Kanunu" ile Özal reformlarına kadar süren katı kambiyo rejimi devreye girmiş ve aynı yıl Merkez Bankası kurulmuştu. Türkiye ekonomide devletçiliği ve korumacılığı benimserken, dış ticarette takas ve kliring sistemine geçildi.
Neyse... Bu vesile ile Hüseyin Rahmi Gürpınar'ı bir kez daha anıp, onun yazdıklarının ne kadar kalıcı olduğunu görmüş olduk.