kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 26 Ağustos 2008, Salı
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
ERDAL ŞAFAK

Enerji platformu

Rusya parlamentosunun hem alt kanadı Duma'nın (Meclis), hem de üst kanadı Federasyon Konseyi'nin (Senato) Güney Osetya ve Abhazya'nın bağımsızlıklarının tanınmasını öngören tavsiye kararını dün oybirliğiyle kabul etmelerinden sonra Kafkaslar'daki kriz biraz daha derinleşti.
Karar için son sözü Başkan Dimitri Medvedev söyleyecek. Onun tercihini Ermenistan da en az krizin tarafları kadar heyecanla bekliyor. Çünkü Erivan'dan gelen haberlerde Rusya'nın Güney Osetya ve Abhazya'nın bağımsızlıklarını tanıması durumunda Ermenistan'ın da hemen Yukarı Karabağ'ın bağımsızlığını tanıdığını ilan edeceği bildiriliyor. (Bir bu eksikti!)
Medvedev'in hiç değilse yakın gelecekte parlamentonun tavsiye kararını sümen altında tutacağına inanılıyor. Katılıyoruz. Güney Osetya ve Abhazya sorunlarının askıda tutulması Rusya'nın politikalarına daha uygun düşüyor. Böylece Gürcistan'ın toprak bütünlüğü kağıt üstünde korunmuş ama fiilen ortadan kalkmış oluyor. Bu da Batı'nın bu ülkeyle ilgili politika belirlemelerini ve karar almalarını iyice zorlaştırıyor.
Daha da vahim bir tablo var: Rusya "İnceldiği yerden kopsun" diyerek Güney Osetya ve Abhazya'nın bağımsızlıklarını tanırsa, ABD'siyle, AB'siyle, NATO'suyla tüm Batı bu gelişmeyi durdurabilecek güce, dayanışmaya, hatta meşruiyete sahip değil.
ABD yıl başına kadar sürecek geçiş dönemi yaşıyor. AB'de Irak savaşı sırasında görülen çatlak, Gürcistan krizinde yine su yüzüne çıktı. NATO'ya gelince; tek kelimeyle çaresiz. Çünkü ittifakın Rusya'ya ihtiyacı, Rusya'nın ona ihtiyacından çok daha fazla ve hayati olduğunu herkes biliyor. Özellikle de NATO'nun geleceğini, hatta kaderini belirleyecek Afganistan savaşı sürerken. Rusya'nın Afganistan'a ikmal taşıyan uçaklara hava sahasını kapatması bile NATO'nun savaş alanında beyaz bayrak çekmesine yetebilir.
Bu geniş tabloyu Türkiye'nin bu krizde oynayabileceği rolün ve üstlenebileceği sorumluluğun tarihi önemini bir kez daha vurgulamak için çizdik.

"Nabucco" projesinin önemi
Önce bir soru: Rusya, Gürcistan'ı niye tahrik etti ve çatışmada orantısız güç kullandı? (Saakaşvili dün "La Liberation" gazetesinde yayınlanan demecinde "Ruslar'ın blöf yaptığını sandım" itirafında bulundu.)
Sorunun yanıtı iki bölümden oluşuyor: 1-Rusya, Gürcistan'ın NATO üyeliğini durdurmaya çalışıyor. 2-Rusya, Kafkaslar'ın güvenli enerji koridoru olamayacağını kabul ettirmeyi amaçlıyor.
Yanıtın ilk bölümünün içini şöyle doldurabiliriz: Gürcistan, Rusya'ya karşı güvenliğinin çözümünü NATO şemsiyesine sığınmakta görüyor. Rusya ise NATO'nun kendisini Baltık'tan Hazar'a kadar NATO'nun kuşatmasını önlemeye uğraşıyor. İki tarafın kaygıları ancak siyasi ve diplomatik çabalarla giderilebilir. Türkiye'nin önerdiği ve öncülüğünü yaptığı Kafkas Platformu bunun doğru adresi olabilir.
Gelelim enerjiye. Rusya, özellikle "Nabucco" projesiyle Kafkaslar'ın enerji koridoru işlevinin güçlenmesini istemiyor, çünkü bunu hem amaçları (Avrupa'nın bir numaralı gaz tedarikçisi olarak kalmak) için tehdit, hem de güvenliği için tehlike (Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra Rusya'nın by-pass edildiği 6 boru hattı inşa edildi) olarak görüyor.
Peki neden "Nabucco", RusyaBatı büyük oyununun piyonu olmaktan çıkarılıp, bir barış fırsatına dönüştürülmesin? Neden "Nabucco"ya Ruslar da ortak edilmesin?
Bitmedi. "Nabucco" yalnızca Hazar gazını Avrupa'ya ulaştırmayı öngörmüyor. Fizibilite hesaplarında İran'ın, Irak'ın, Mısır'ın gazı da gözönünde tutuluyor.
Önerimiz şu: "Nabucco"nun mevcut ortakları ile projeye ilgi duyan veya ortak olmaları istenen tüm ülkeler bir enerji platformunda biraraya getirilebilir. Türkiye, ABD, Rusya, AB, İran, Irak, Azerbaycan, Türkmenistan, Kazakistan, Mısır, Gürcistan, hatta Ermenistan ile Mısır gazını Türkiye'ye taşıyacak boru hattının geçtiği ülkeler...
Böyle bir platform yalnızca Kafkaslar'ın güvenliğinin ve istikrarının sağlanmasında değil, aynı zamanda İran ve Ortadoğu krizlerinin çözümüne de çok ciddi katkı yapacak bir mekanizma olabilir.
Kafkas Platformu'nu öneren Türkiye, Nabucco Platformu'na da öncülük edebilir mi? Yoksa hayal mi kuruyoruz...