kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 19 Ağustos 2008, Salı
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
YAVUZ DONAT

Özeleştiri

Pekin'den döndükten sonra, kiminle konuştuysak, "aynı soruyla" karşılaştık:
- Biz böyle bir olimpiyat yapabilir miyiz?
Sanki, sorunun içinde "yanıtı da gizli."
"Ne gezeeer, biz kim olimpiyat kim" gibisinden bir "seslendirilmeyen" yanıt.
Çok kişi de "kafasından geçenleri" seslendirmekten çekinmedi.
Yüksek sesle, çevreye duyura duyura "bizim böyle bir organizasyona imza atmamız için daha 40 fırın ekmek yememiz gerek" dedi.
Bu nasıl bir "kendine güvensizliktir?"
"Kendi ülkesine" güvensizlik.
"Kendi sporcusuna" güvensizlik.
Bu nasıl bir "iddiasızlıktır?"
Nasıl bir "inançsızlıktır?"
Pekin'de, büyükelçimiz Oktay Özüye'nin davetindeydik.
Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu ile Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin de vardı.
"Olimpiyat komitesi başkanımız" Togay Bayatlı "açılış töreninden" övgüyle bahsederken...
"8 olimpiyat izledim, böyle bir organizasyon görmedim" derken...
Sözünü kestik:
- Biz de yapabiliriz.
Gerçekten yapabiliriz.
Yeter ki "emanet ehil ellere verilsin."
Makamlar "yandaşlığa, arkadaşlığa, dost kayırmaya, menfaate" göre değil "liyakata göre" dağıtılsın.
Yeter ki "demagoji, şarlatanlık, zevzeklik, acemilik" artık yerini "bilime" terk etsin.
Pekin'de ilk kez tanıdığımız gümüş madalyalı kızımız Sibel Özkan'da "öyle bir hırs, öyle bir özgüven, öyle bir inanç" gördük ki, anlatılır gibi değil.
Sibel "kendisine güveniyordu."
"Ülkesine" güveniyordu.
Ama 22 yaşındaki Sibel'in özgüveni acaba "kaç kişide" var?
"Çok kişide" olsaydı, karşılaştığımız kimseler "biz olimpiyat düzenleyemeyiz?.. Beceremeyiz... Elimize yüzümüze bulaştırırız" diye konuşmazlardı.
Evet "biz de yapabiliriz."
Ama işe "özeleştiriyle" başlayarak. Olimpiyatlarda neden "dökülüyoruz?"
Neden "kendimize güvenimizi yitirdik?" Bu "iddiasızlık, inançsızlık" neden?
Yönetimin "evrensel" kuralıdır:
"Yapamayan gider, yerine yapacak olan gelir."
Ve "yapar."
Atatürk'ün modern Türkiye'sinde bu potansiyel var.
Yeter ki "büyük düşünelim."
Yeter ki "partidaşlık, arkadaşlık" bilimin, aklın, liyakatın önünde yürümesin.