kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 19 Ağustos 2008, Salı
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
ERDAL ŞAFAK

Afrika ile randevu

Erdoğan Hükümeti'nin Türk dış politikasına getirdiği en önemli boyutlardan biri olan "Afrika açılımı" bugün İstanbul'da başlayacak zirveyle taçlanacak.
Afrika Birliği Örgütü'nün kararıyla düzenenlenen Türkiye-Afrika zirvesi, Dışişleri Bakanı Ali Babacan'ın tanımıyla, Kara Kıta ile ilişkilerimizde bir "Kilometre taşı" olacak.
Türkiye, "21'inci yüzyılın eldoradosu" diye tanımlanan Afrika'yla, 1990'ların sonunda ilgilenmeye başladı. 1998 Haziran'ında rahmetli Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in girişimiyle "Afrika'ya Açılım Eylem Planı" hazırlandı.
Neredeyse yüzyıllık ihmalin yol açtığı boşluğu kapatmayı amaçlayan bu girişime AK Parti iktidarı yeni bir vizyon getirdi. "Afrika'da güçlü ve sürekli varolmayı" hedefleyen bu vizyonun çerçevesini şöyle çizebiliriz:
1-İmparatorluk geçmişinin (Osmanlı İmparatorluğu aynı zamanda bir Afrika devletiydi) yüklediği misyonun gereğini yerine getirmek.
2-İnsancıl ve barışçıl bir dünya düzeni kurulması ve bu amaçla güçlü küresel mutabakatlar sağlanması için çaba harcamak.
3-"Küresel aktör" olma iddiasını dünyanın her yerinde kanıtlamak ve kabul ettirmek.
4-Türkiye'yi küresel ölçekte üretim, yatırım, teknoloji, inovasyon, finans, enerji ve turizm gibi alanlarda "Merkez ülke" konumuna getirmek. (Not: Dışişleri Bakanı Ali Babacan bu ilkeleri Türkiye'nin yurt dışındaki tüm temsilcilerinin katıldığı Büyükelçiler Konferansı'nı açış konuşmasında ayrıntılı olarak anlattı.)
Bu vizyon Türkiye'nin Afrika Birliği Örgütü'ne gözlemci, Afrika Kalkınma Bankası'na hissedar olması, yalnızca Kuzey Afrika'yla sınırlı ilişkilerin kıtanın tümüne yayılması şeklinde yansıdı. Ve bu sayede Afrika ülkeleriyle ticaretimiz ciddi ivme kazandı: 2000'de 742 milyon dolar olan ticaret hacmi geçen yıl 13 milyar dolara yükseldi. Bu rakamın 2012'de 50 milyar dolara çıkarılması hedefleniyor.

En masum stratejik ortak
Hepsinden önemlisi Türkiye, Afrika Birliği tarafından "Stratejik ortak" ilan edildi. Bu statü her ülkeye ve de kolay kolay verilmiyor. Bugüne kadar sadece Çin, Güney Kore, Japonya, AB ve Latin Amerika ve bir de Türkiye kıtanın stratejik ortağı olarak tanındılar. ABD ve Kanada'nın talepleri hala bekletiliyor.
Üstelik Türkiye, Afrika'da diğer stratejik ortakların pek çoğundan daha sempatiyle karşılanıyor. Çünkü bizim kıtanın kaynaklarını yağmalama niyetimiz yok. Ucuz işgücünü sömürme hesabımız yok. Yeniden sömürgeleştirme, yeniden köleleştirme niyetlerine ortak olma gibi planlarımız yok. Afrika ülkeleriyle sadece "Ortak bir gelecek için dayanışma ve ortaklık" hedefine birlikte yürümek istiyoruz. Zirve sonunda yayınlanacak "İstanbul Deklarasyonu"nda Türkiye'nin kıtaya yaklaşımdaki bu farkının uluslararası topluluğa emsal olması açısındanen güçlü şekilde vurgulanacağını umuyoruz.
Sadece bir kaygımız var: Yoğun bir hazırlığın ve tam anlamıyla bir diplomatik seferberliğin ürünü olan zirvenin, bir konuk yüzünden uluslararası kamuoyunda gölgelenmesi. O konuk, Sudan Devlet Başkanı Ömer Hasan El-Beşir.
Kaygımızın nedeni de şu: Uluslararası Ceza Mahkemesi Savcısı Luis MorenoOcampa, Darfur'da "Soykırım, insanlığa karşı suçlar ve savaş suçu" işlediği iddiasıyla El-Beşir hakkında uluslararası tutuklama kararı çıkarılmasını istedi. Batı basınında günlerdir ilk kez yurt dışına çıkacak olan El-Beşir'in İstanbul'da tutuklanabileceği ya da tutuklanması gerektiği iddiaları yazılıp çiziliyor. Yanlış. Çünkü;
- Arjantinli savcı Moreno-Ocampa'nın talebi Uluslararası Ceza Mahkemesi'nce henüz sonuçlandırılmadı.
- Türkiye, Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne taraf değil.
- BM'den AB'ye, Afrika Birliği'nden İslam Konferansı Örgütü'ne, Arap Birliği'nden ABD'ye, Rusya'ya, Çin'e kadar tüm uluslararası örgütler ve büyük güçler, El-Beşir'i hedef alan bu girişimin Darfur'da barışı sağlama çabalarına balta vuracağı görüşünde birleştiler.
Elbette Sudan liderinin İstanbul'da başına birşey gelmeyecek ama Türkiye'nin küresel oyunculuğunu tescil edecek Afrika Zirvesi dünya medyasına yalnızca El-Beşir olayıyla yansıtılırsa, gerçekten yazık olur.