kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 5 Ağustos 2008, Salı
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
ERGUN BABAHAN

Susurluk'un üstüne gidilmiş olsaydı

Savcı Zekeriya Öz'ün mahkemeye sunduğu 440 klasörlük deliller ortaya döküldükçe "Ergenekon Davası"nı küçümseyenlerin sesi soluğu çıkmaz hale geliyor.
Aslında bu davaya "Türkiye'nin kirli tarihi" demek daha doğru olur gibi gözüküyor.
Susurluk'ta üstüne gidilmeyen, örtbas edilen karanlık olaylar birer ikişer önümüze geliyor.
Sapanca ölüm üçgenindeki cinayetler, bir dönemin infaz sistemine ışık tutar nitelikte.
Birtakım insanların ellerindeki gücü, ölüm gibi bir konuda bile nasıl pervasızca kullandıkları ortada.
Nesim Malki'den Hablemitoğlu'na uzanan suikastlar zincirinin bu biçimde sürdürülebilmesinde, Susurluk'un örtbas edilmiş olmasının payı büyük.
Hrant Dink'ten rahip Santoro'ya kadar birçok insan, Susurluk'un üzerine gidilmediği için can verdi aslında.
O olayların sorumlularının üzerine gidilse, yasadışılığa prim verilmeyeceği, hukuk dışı yollara sapanların yargı önünde hesap vereceği gösterilse, bugün bambaşka bir Türkiye'de yaşıyor olurduk.
O nedenle, Ergenekon Davası önemli.
Bu dava, Türkiye'de, İttihat ve Terakki'den kalan çetecilik anlayışıyla hukuk devleti arasındaki mücadele aslında.
Bundan böyle de kendini devletin sahibi veya koruyucusu gören insanlar, yasadışı yollara sapma cesareti gösterebilecek mi, gösteremeyecek mi, bu süreçte belli olacak.
Farklı sesler öldürülme korkusu olmadan yükseltilebilecek mi?
Herkesin Türkiye'ye umutla baktığı, yatırım olanakları araştırdığı bir dönemden geçiyoruz.
Hem komşularının, hem bölge ülkelerinin imrendiği bir ülke konumundayız.
Geleceğe yönelik projeksiyonlarda Türkiye'nin gücüne ilişkin çarpıcı değerlendirmeler yapılıyor.
Ama bu parlak boyanın altında, çürümüş, kokuşmuş bir yapı var.
Çünkü hukuk sistemi tam olarak işletilmiyor bu ülkede.
Susurluk olaylarının aydınlatılması yeter mi?
Bu sorumluları kimlerin ne şekilde kolladığı ortaya çıkarılmadan, bu insanlar kamu vicdanında mahkum edilmeden yeni Susurlukları, Ergenekonları önlemek mümkün mü?
Türkiye, bu davayla bir zihniyet devrimi gerçekleştirdi.
Faili meçhul diye bir cinayet olmadığını, failleri herkesin bildiğini, bilmek bir yana koruyup kolladığını fark ettik.
Bu büyük bir temizlik harekatı.
Hukuk dışılığın, keyfiliğin, insanların hayatıyla ilgili kararlar alıp uygulamanın son bulduğu bir Türkiye'ye adım atıyoruz.
Mutlaka kendilerini bu ülkenin sahibi gören, kendinden farklı düşüneni hain veya satılmış gören insanlar varlıklarını sürdürecek.
Ama
artık herhangi bir gücün onların elinden tutup suça teşvik etmesi mümkün olmayacak.
Küreselleşme dediğimiz olgunun Türkiye'ye yaptığı en büyük iyilik de bu olacak herhalde.
Çünkü dünya bugünkü dünya olmasa, bu olayların üzerine gidilmesi, aydınlatılması mümkün olmazdı.