kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 27 Temmuz 2008, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
ERGUN BABAHAN

Erdoğan'ın çağrısı

Ergenekon iddianamesi sonunda ortaya çıktı. Binlerce sayfalık bir belge ve Susurluk'tan bu yana Türkiye'nin birçok kirli çamaşırını gözler önüne serme iddiasında.
Yakın tarihimizin tüm karanlık ilişkileri, kimi delillerle, kimi tanık ifadeleriyle, kimi de olay bağlantısıyla iddianameye taşınmış.
Sonuç olarak yazı işlerindeki arkadaşlarımızın deyimiyle, "dış mihraklara", "menfur çetelere" bağlanan olayların aslında "olağan şüpheliler"in eylemi olduğu iddiası var.
İddianamenin temeli şu:
Ülkede siyasi iktidardan (partinin adı önemli değil, Adalet Partisi, ANAP veya AK Parti olabilir) memnun olmayan bir kısım bürokrat ve işbirlikçisi sivil uzantıları var.
Bunlar halkı galeyana getirecek, sonuçta da askerin harekete geçmesini sağlayacak bir dizi eylem peşinde veya gerçekleştirmiş.
Son dönemde Silahlı Kuvvetler'in komuta kademesinden de memnun olmadığı anlaşılan bu grup, kendince bağımsız bir ordu peşinde de koşmuş, hatta iddianameye göre bazı genç subayları bu amaçla kullanmış.
Şimdi, bombalar, Danıştay saldırısı temelinde bu örgütün deşifre edildiği iddiası var.
Bu savların hukuki geçerliliği olan delillerle ne kadar kanıtlandığını yargılama sürecinde göreceğiz.
Bu, ülkemizi uzun zamandır meşgul eden bu davanın daha uzun süre gündemimizde kalacağı anlamına geliyor.
Çünkü Ali Balkaner gibi bir dönemde çok fazla iş çevresiyle içli dışlı olmuş bir tanık var mesela, oradan çok malzeme çıkacağı kesin.
Gazi olayları, Hizbullah gibi üstü örtülen kimi olayların ne kadar aydınlanabileceği ise kuşkulu.
Yine de artık "faili meçhul" kavramını o kadar kolay kullanmayacağız herhalde.
Şimdi önümüzde beklediğimiz bir karar daha var: Anayasa Mahkemesi'nin önündeki kapatma davası.
Burada Başbakan'ın Hürriyet gazetesine verdiği özel demeç çok önemli.
Erdoğan, kapatma kararından bağımsız olarak bir "iç barış" çağrısı yapıyor.
Yakın geçmişte kendisinin de hatalar yapmış olabileceğini kabul ediyor ve sosyal restorasyonun kurulması gereğine vurgu yapıyor.
Bugünden Anayasa Mahkemesi kararının ne olacağını bilemeyiz.
Ancak karar ne olursa olsun, bu topraklarda barış ve huzur içinde bir arada yaşamak isteyen insanların, hemen harekete geçmesi ve insanları birbirine düşürücü yaklaşımlardan vazgeçmesi gerekir.
Burada dikkat edilmesi gereken husus, temel kurumları yıpratmamak, laiklik, hukuk devleti, çokseslilik gibi temel ilkeler üzerinde anlaşma sağlayabilmektir.
Mahkemenin kararı ne olursa olsun, iktidara düşen görev, seçmenin tercihleri sonucu bir travma yaşayan ve yaşam biçimi üzerinde tehdit algılayan kesimleri rahatlatmak olmalıdır.
Bu insanların sokaklara sadece birtakım tahrikler sonucu dökülmediğini görmek gerekir.
Laiklik veya inanç, önceliği ne olursa olsun, etnik kökeni ne olursa olsun, bu topraklarda, kurallara bağlı yaşamaktan yana olan herkesi rahatlatmak şart.