kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 11 Mayıs 2008, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
UMUR TALU
Dipsiz Kuyu

Kasım Bey, siz hemen istifa edin!

Talihsizliği sadece, atıp tuttuktan sonra laflarının bir infilakla havaya uçması, bir işçinin daha ölmesi değil.
Zaten talihsizlik de değil.
Kendisi, "Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürü" iken hem de, işçiyi aşağılamak için köylüyü de aşağılayan, tersane patronlarına yaranmak için emeğiyle çalışanları hor gören bir zat.
O görevde kalmakta direnecek vicdanı ile kafasına da yazıklar olsun.
Onu orada tutmakta ısrar edecek bakanlık ile hükümete de.
"Ölüm tersaneleri" ndeki en son ölümden hemen önce...
Hem de "Büyük Millet Meclisi" nde, Araştırma Komisyonu'nda...
Hem de milletvekillerine "tersane ölümleri önemsiz, abartılıyor" diyerek...
Dahası, aşırı iş yükü, aşırı kar hırsı, aşırı düşük maliyet gayretkeşliği ile ölüm tuzaklarında çalıştırılan işçiler için, "Alışık değiller yüksekte çalışmaya" diye buyurarak...
Dahası, "köyden ayrılmamış insan sanayiye girince böyle oluyor" diyerek.
Ölen işçilerin neredeyse hepsinin uzman kaynakçı, uzman tesisatçı, uzman elektrikçi olduğunu da gizleyerek...
İşçiyi kendi ölümünü kendisi hazırlayan "cahil cühela" gösterebilmek için onun aslında "köylü" olduğunu söyleyip durarak.
Örgütsüz, sigortasız, köle gibi işçi olsun diye taşeronla iş gören işverenleri ise "Sorun işverende değil, taşeronlarda olabiliyor" diye kayırarak.
Burası sadece "kanun devleti" değil de, "ayıp, günah, vicdan acısı, utanma, sıkılma, sorumluluk alma" gibi değerlerden azıcık nasiplenmiş bir ülke ile devleti ise...
"Kasım Beyefendi" anında giderdi.
Millet Meclisi'nde, "Köylü işçiler kendilerini öldürüyor" demeye getirdikten hemen sonra, "kar aculluğu" yüzünden bir patlama olduğunda, daha duman tüterken.
Bir ölü daha henüz yıkanmadan.
Bir cenaze daha henüz kaldırılmadan.
Bir cemaatte daha "iyi bilirdik" nidası yükselmeden.
İlle Japonlar gibi hara kiri yapmasına gerek yok; utanır giderdi, ki gitmeli...
Hükümet utanırdı gönderirdi, ki göndermeli.
İşsiz kalması, kahrolması, acı çekmesi için değil; adalet duygusunun, insaf ve izanın, güç ve para yalakalığı ile esaretinden sıyrılmış kamu görevinin, özür dileyen bir "devlet vicdanı" nın azıcık oluşabilmesi için.
Başbakan'ın tersanelerin cilalı yanını ziyaretinde, görüş iletmek isteyen işçileri, sendikacıları gözaltına alabilen ama ölümlerin sorumlularının sırtını sıvazlayan zihniyet utanç verici olduğu için.
Tuzla'ya aklını, emeğini, vicdanını koymuş bir akademisyenin, Aslı Odman' ın "Yazmak dışında elimizde ne kalıyor ki" dediği üzre, çaresiz kalmamak için.

Tuzla artık sadece Tuzla değil.
Tuzla tersaneleri; en modern plazalardan en ücra madenlere, kamudan özel sektöre, sivilden askeriyeye kadar hüküm süren, "çalışanı ve alttakini esnetme, eğip bükme, boynunu eğdirme, köleleştirme, hayatını zincirleme, hakkını yutma, ceza veya işsizlikle tehdit etme" düzeni ile ideolojisinin, kudretlilerin safındaki "cop, gaz, gözaltı, gözdağı, tehdit, zincir" sisteminin artık en çıplak misalidir.
Hem en vahşilerden biri olduğu için, hem de bir şekilde kamuoyunun önünde çıplak kaldığı için.
Tuzla Türkiye'dir, Türkiye de Tuzla, onun için.
"Kasım Beyler" aslında bir tanecik olmadığı için.
Lakin bir yerden başlamak lazım ise...
Kasım Bey, siz hemen istifa edin!

Not: Tabii, bütün bunları; insanları aşağılamaktan hiç çekinmeyen iktidar mensuplarının, muhalefet siyasetçilerinin, büyük gazetecilerin, medyatik şöhretlerin, bir tür aydınların, sivil ve asker bürokratların, bırakın cumhuriyetçiliği, demokratlığı, asgari utanma hissinden de yoksun oldukları bir memlekette söylüyoruz. Yine de Kasım Bey, siz hemen istifa edin!